Ünlü bir düşünürün dediği gibi, “Stres; tehlike varken seni yaşatır, yokken seni öldürür!”. Ne yazık ki stres artık günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Özellikle son günlerde karşılaştığımız pandemi süreci başta olmak üzere aile ilişkileri, ekonomik darlık, işsizlik, hastalıklar, tayinler, sınavlar gibi çok sayıda sorun sürekli aklımızı meşgul ederek yaşantımızı sıkıntıya sokmakta. Dünya genelinde yapılan bir araştırmada insanların %2 ila 7’sinde stres durumu artık psikolojik bir hastalık boyutuna erişmişdurumda. Bunda erkeklerin payı ise %37.
Stres sadece ruhsal durumu etkilemekle kalmaz vücudun fizyolojik dengesini de bozarak ciddi hastalıklara yol açabilir. Kanser, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon bunların başında gelir. Ancak stresin bir diğer hedefi de erkeğin üreme fonksiyonlarıdır. Yapılan çalışmalar, uzun süreli strese maruz kalmanın sperm sayısı ve hareketinde önemli azalma yapacağını göstermiştir. Özellikle çalışma koşullarının sıkıntılı olduğu dönemlerde erkeklerin yaklaşık yarısında sperm değerleri, sakin günlere göre daha düşük olmakta. Benzer şekilde iş ortamının sıkıntılı olması ya da işsiz kalma durumlarında da testosteron düzeyinin düşerek testislerde sperm üretimini etkileyebileceği yine bilimsel araştırmalarda ortaya kondu.
Stres üreme fonksiyonlarını nasıl etkilemekte? Bu konuda değişik görüşler var; glükokortikoidler gibi stres hormonlarının ya da nitrik oksidin artmasına bağlı testosterondaki düşüklük, oksidatif stres, bağışıklık sisteminde zayıflama gibi. Testosteron, sperm üretimi için gerekli temel hormondur. Eksikliği durumunda sperm üretimi ve kalitesi ciddi anlamda bozulur, cinsel performans zayıflar. Gerçekten de, ruhsal sıkıntı içinde olanlarda testosteron hormonu daha düşük kalmakta. İlginç bir başka araştırmanın sonuçlarına göre de, tüp bebek yapılırken alınan örneklerde sperm değerleri daha bozuk çıkmakta. Araştırıcılar bunu, strese nedeniyle beyinden salgılanan LH hormonundaki düşüklüğe bağlı testislerde testosteron üretimindeki azalmayla izah etmekte. Oksidatif streste ise asıl faktör sağlıksız çevre koşullarıdır. Sigara, elektromanyetik dalgalar, hava kirliliği, çalışma ortamındaki toksik gazlar ya da endüstriyel ürünler zamanla testislerde ROS dediğimiz zararlı metabolitlerin birikimine yol açmakta. ROS’un son hedefi ise spermin çekirdeğindeki genetik malzemesi yani DNA’sı olup, normalin üzerinde seviyelere ulaştığında apopitoz yani sperm hücresinin ölümü gerçekleşir. Sayı ve kalite bozukluğu saptanan spermlerin gebelik başarısı da ciddi anlamda düşer. İmmün sistemimiz yani bağışıklığımızdaki zayıflama ise çevresel zararlı maddelere karşı savunma gücümüzü azaltarak, özellikle enfeksiyon etkenlerinin testis ve prostatta yerleşmesine zemin hazırlar.
Bütün bu olumsuzluklarına karşın strese yol açan sıkıntılardan kurtulunması durumunda sperm değerleri de tekrar normale dönmekte. Gerçekten de, stres terapisi alan erkeklerin spermlerinde hareketliliğin arttığı, sağlıklı sperm oranlarının da yükseldiği gösterilmiştir. O halde sağlıklı spermlere kavuşmak ve baba olma şansını artırmak için ne yapmalıyız? En başta sigara, alkol ve aşırı kahve tüketmekten kaçının. Testisleri sıkmayan, pamuklu, bol giysiler tercih edin. Hafif egzersizler, aşırı kilolardan kurtulmak sizi daha zinde hissettirecektir. Kaliteli bir uyku doğru kararlar vermenizde çok önemlidir. Kendinize yeterli zaman ayırın, dostlarınızla, ailenizle daha fazla vakit geçirin. Yeri geldiğinde “HAYIR” demesini öğrenin. Beslenme şeklinize dikkat edin, özellikle antioksidan, çinko, selenyum ve C vitamininden zengin sebze ve meyveler tüketin; ıspanak, lahana, yaban mersini, çilek, karpuz, kuruyemiş, tam tahıllar, nohut, kuru üzüm, incir ve erik. Yağlı kırmızı et ve rafine şekerden uzak durun.
Son olarak, her zaman faydasını gördüğüm Maya öğretisinin 4 temel kuralını hatırlatmak istiyorum: Elinizden gelenin en iyisini yapın, konuşurken en güzel kelimeleri seçin, söylenenleri üzerinize alınmayın ve geleceğe yönelik öngörülerde bulunmayın.
Bu yazı www.fanatik.com.tr sayfasında yayınlandı