Sevgili baba adayları, merhaba. Hiç hayal eder misiniz, sizin de içinden çıktığınız bir sperm hücresinin boyunun yaklaşık 60 mikron; yani kendi boyunuzun neredeyse 1,5 milyonda biri kadar olduğunu? 17. yüzyıl insanları da böyle düşünmüş olmalılar ki, spermi içinde dizlerini çekerek oturmuş çok küçük bir insan varmış gibi resmetmişlerdi1. Arkasından mikroskop keşfedilince, bunun gerçek olmadığı da anlaşıldı. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar gösterdi ki, sperm de aynen minyatür bir insan gibi hayat sürmekte. Testislerde doğmakta, büyüyüp olgunlaştıktan sonra da hayatını birleştireceği eşi yumurtayı bulmak üzere yuvadan ayrılmakta. Daha sonra yumurtayla birleşip, yeni yavrular dünyaya getirirler. Bu yavrular da büyüyecek, olgunlaşacak ve yeni eşler bularak yaşamlarını sürdüreceklerdir. Bizler işte bu spermlerin eseriyiz. Spermler yuvadan ayrılırken ne kadar sağlıklı olurlarsa, onların inşa edecekleri çocuklarımız da o derece sağlıklı olurlar. Bu nedenle spermlerimize iyi bakmalıyız. Onların beslenmesine, ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanmasına ve çevreden gelecek tehlikelerden korunmasına azami özen göstermeliyiz.
Her ne kadar yukarıdaki benzetmemiz bir senaryo olsa da, son yıllarda yapılan araştırmalar sperm sağlığı ile onu taşıyan erkeğin sağlığı arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu göstermiştir. Bu çok normal çünkü spermlerin sorumluluğu tamamen bize aittir. Biz ne yersek, onlar da onunla beslenecektir. Biz nereye gidersek onları da beraberimizde taşırız. Dolayısıyla, sağlıksız ortamlarda bulunmamız ya da yetersiz beslenmemiz neticede spermlerin de sağlığını bozacaktır.
Spermimizin sağlığını bozarsak, bunlardan ya çocuk olmaz ya da hasta çocuklar dünyaya gelir. Örneğin perflorlu bileşikler, temizlik ve kişisel bakım ürünleri üretiminde; su, kir ve yağa dayanıklı tekstil ürünleri ile dayanıklı deri ürünleri üretiminde kullanılan kimyasal bir maddedir2. İşte, babanın bu ürünlere yoğun biçimde maruz kalmasının, sperm genetiğini etkileyerek kısırlığa ya da çocukta ciddi hastalıklara yol açacağı gösterilmiştir3. Ancak daha ilginç olanı, bu maddelerin spermde sadece genetik malzemeyi bozarak değil, genlere hiç dokunmadan da çocuğa hastalık taşıyabilmesidir. Epigenetik yol dediğimiz bu mekanizma, çevremizdeki birçok zararlı etkenin gerek gebeliği engellemesi gerekse de doğacak çocukta sorun çıkarması bakımından son yılların önemli bir araştırma konusu olmuştur.
Burada aklımıza gelen ilk soru; erişkin bir erkeğin çevresindeki zararlı maddelere maruz kalması, sperm sağlığını bozar mı konusudur. Bunu anlamak için Pensilvanya Üniversitesinden bir grup araştırıcı hayvanlar üzerinde bir deney gerçekleştirdi3. Erişkin erkek farelere spermlerindeki genlerinin çalışmasını bozan PJ34 adlı bir maddeyi 6 hafta süreyle verdiler. Bu durum, aynen çevreden gelecek toksik bir maddeye maruz kalma durumuna benziyordu. Sonra da bu fareleri dişileri ile çiftleştirdiler. Neticede gördüler ki, spermdeki bu bozukluk aynen yavru embriyosunda da ortaya çıkmaktaydı. Yavrunun genlerinin işlemesinde ciddi sorunlar gelişiyordu. Pekiyi, bu bozukluk yavru büyüyüp baba olduğu zaman onun da yavrusuna geçer mi?
Gerçekten de, Washington Üniversitesinden uzmanlar, günlük hayatta maruz kaldığımız zararlı maddelerin çocuğa ve arkasından çocuğun da çocuğuna geçebileceğini güzel bir deneysel çalışma ile ortaya koydular. Araştırıcılar plastik şişelerin yapısında bulunan bazı toksik maddeleri daha gebeliği döneminde anne fareye verdiler. Annenin doğurduğu yavruların spermlerini incelediklerinde, genler sağlamdı ama genlerin çevresinde DNA metilasyonunu bozan ve epigenetik denilen ciddi değişiklikler geliştiğini gördüler. Daha sonra bu yavruları da başka dişilerle çiftleştirdiler. Böylece torun yavrular elde ettiler. Netice de gördüler ki, plastiğin zararlı etkileri önce ilk çocukta, arkasından da torunlarında ortaya çıkmaktaydı. Torunlarda doğumsal anomaliler, testis bozuklukları ve obezite gibi ciddi sorunlar gelişmişti. Gerek ilk yavrularda gerekse torunlarda genler sağlamdı ama genleri idare eden metil moleküllerinin bağlanması önemli ölçüde bozulmuştu4.
Her iki araştırma birlikte değerlendirildiğinde anlaşılıyor ki, plastik gibi çevremizde çok sık karşılaştığımız bazı kimyasallar erkekte sperm sağlığını bozmakta, bu da daha sonraki nesillere aktarılarak taşınmakta. Ama asıl önemli sonuç, bu taşınmanın doğrudan genlerle değil, genleri idare eden ve epigenom denilen yapı ile gerçekleşmiş olmasıdır. Çünkü spermlerde epigenom, genlerden çok daha kolay ve daha kısa sürede çevresel faktörlerden etkilenerek bozulabilmektedir. Dolayısıyla böyle bir babanın bozulmuş spermleri hastalığı çocuğuna, o da kendi çocuğuna kolayca nakledebilecektir.
Üreme Biyolojisi alanında çalışan Michael Skinner konuyu gayet güzel özetleyerek, gerek annenin gebeliği sırasında gerekse çocuğun doğumdan hemen sonra maruz kalacağı çevresel zararlı maddelerin, yaşam tarzının, beslenmesinin ve benzer diğer faktörlerin spermlerde epigenetik değişikliklere yol açacağını, bunun da kısırlığa neden olabileceğini, olmasa bile spermlerle ileri nesillere taşınabileceğini ortaya koymuştur5. Ama yine de şanslı sayılırız, çünkü bu bozuklukları tedavi etmek, zararlı etkilerinden korunmak mümkün.
Hepinize sağlık ve mutluluklar dilerim, her şey gönlünüzce olsun.
Kaan AYDOS
- http://www.grg.org/Homunculus1.htm
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Per_floro_kimyasallar%C4%B1
- Ihara M, Meyer-Ficca ML, Leu NA, Rao S, Li F, Gregory BD, Zalenskaya IA, Schultz RM, Meyer RG. Paternal poly (ADP-ribose) metabolism modulates retention of inheritable sperm histones and early embryonic gene expression. PLoS Genet. 2014 May 8;10(5)
- Manikkam M, Tracey R, Guerrero-Bosagna C, Skinner MK. Plastics derived endocrine disruptors (BPA, DEHP and DBP) induce epigenetic transgenerational inheritance of obesity, reproductive disease and sperm epimutations. PLoS One. 2013;8(1)
- Guerrero-Bosagna C, Skinner MK. Environmentally induced epigenetic transgenerational inheritance of male infertility. Curr Opin Genet Dev. 2014 Jun;26:79-88.
- http://www.wales.nhs.uk/sites3/page.cfm?orgid=525&pid=45052
- http://www.news-medical.net/health/What-is-Genetics.aspx