Sağlıklı bir gebeliğin meydana gelebilmesi için en önemli koşul, spermin de sağlıklı olmasıdır. Sperm testislerde üretilir ve seminal kanallardan geçerek dışarı atılır. Bu seyahati sırasında toksik maddelere maruz kalırsa, spermin kalitesi de bozularak yumurtayı dölleyemez ve neticede ya gebelik hiç gelişmez ya da sorunlu bir şeklide gelişir.
Spermi bozan 3 önemli toksik madde vardır: süperoksid anyonu (O2–), hidrojen peroksit (H2O2) ve hidroksil radikali (OH). İşte bu 3 ürüne “serbest oksijen radikalleri” ya da ROS (reactive oxygen species) adı verilir. Bunların normalde çok az miktarda bulunması gerekir. Diğer yandan, testislerde bu zararlı maddelerden koruyucu bazı enzimler de yapılır, süperoksid dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GPx) ve glutatyon-S-transferaz (GST) gibi. İşte, spermleri bozan ROS ürünlerinin arttığı ya da bunlardan koruyan enzimlerin yetersiz kaldığı durumlarda spermlerin sağlığı da bozulur. Biz bu olaya “oksidatif stres” diyoruz. Çünkü bu zararlı maddeler önce spermin membranını ve arkasından hücrenin içine girerek mitokondri ve çekirdek membranlarını parçalar. Arkasından bir dizi reaksiyon neticesi spermin genetik malzemesine yani DNA’sına erişerek ciddi hasar yapar. DNA’da yaptığı hasarlanmalar 5 şekilde görülür: DNA kırıkları, DNA zincirini oluşturan bazlarda değişim, DNA metilasyon bozukluğu, DNA zincir yapısında değişim ve DNA-protein yapısında bozulma. Böyle hasarlı spermler de neticede ya apopitoz dediğimiz erken yaşlanma ve ölümle sonuçlanır ya da yumurtayı dölleyememe, uterusta tutunamama, erken düşük, fötus gelişiminde bozukluk, anomalili doğum veya ileride doğacak çocukta da infertilite veya başka hastalıklara yatkınlık şeklinde problemlere yol açabilir.
Yukarıdaki mekanizmayı 3 ana grupta toplayabiliriz: 1) Spermlere toksik ROS ürünlerinin artması, 2) Spermlerde DNA hasarlarının ortaya çıkması ve 3) Apopitoz dediğimiz spermin erken yaşlanması ve ölümü. Bu 3 faktörün ayrı ayrı klinik önemi vardır ve bu nedenle de ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.
Çocuk sahibi olamama yakınması ile gelen erkeklerin sperminde önce oksidatif strese yol açacak ROS ürünlerinin artıp artmadığına bakılır. Bunun tek başına artması fazla bilgi vermez. Belki artmıştır ama henüz çocuk olmasını önleyecek derecede spermleri bozmamış olabilir. Ya da en azından bazı önlemler alarak önüne geçebiliriz. Önemli olan bunun spermde bir hasar yapıp yapmadığıdır. Bunu da sperm DNA hasarının derecesini ölçerek anlayabiliriz. Sperm DNA hasarları da bir şekilde tedavi edilebilir. Ama bunun daha ileri dönemi olan apopitoz yani erken ölüm evresi artık geri dönüşü olmayan bir süreçtir. Bunu da ayrıca değerlendirmek gerekir. Apopitozun arttığı durumlarda, geride kalan sağlam spermlerin korunması ya da vakit kaybetmeden tüp bebek yöntemlerine geçilmesi gerekebilir.
İşte bu nedenle, etkili bir tedavi planlanmasında spermin üç yönden araştırılması (Sperm ROS miktarı, Sperm DNA hasarı, Apopitoz) ve elde edilen sonuçlara göre bir tedavi planlanması ideal olanıdır. Eğer doğru tanı konursa, yeterli bir tedavi yapılarak sağlıklı gebelik elde etmek de mümkün olur.