Testislerde sperm üretiminde bozulmaya bağlı azoospermik olguların tedavisi, mikroTESE ile testislerde sperm bulunmasına dayanır. Burada aranan spermler ise kuyruklu, hareket eden olgun spermlerdir. Oysa olguların yaklaşık yarısında bu derece olgunluğa erişmiş hücre bulunamaz ve tüp bebek işlemi de yapılamaz. Oysa yakın tarihli çalışmalar, henüz olgunlaşıp da kuyruk çıkarmamış yuvarlak spermlerin, yani spermatidlerin de tüp bebekte kullanılmasıyla sağlıklı doğumların gerçekleşebileceğini gösterdi. Bu teknik ROSI olarak bilinir, diğer adıyla yuvarlak spermatid enjeksiyonu.
Her ne kadar bugüne kadar çok sayıda ROSI uygulaması yapıldıysa da, bir kaçı dışında gebelik gerçekleştiği görülmedi. Bunun başta gelen nedeni, yuvarlak spermatidlerin yumurta içine verildikten sonra, yumurtayı aktive edememesidir. Normalde olgun sperm hücresi yumurtaya girdiği zaman, yumurtanın içinde kalsiyum miktarı artar ve bir dalgalanma yapar. Bu da yumurtanın genetik malzemesini uyararak bölünmeyi başlatır. Çünkü yumurta spermle birleşene kadar bölünmesini durdurmuş vaziyette bekler. Ne zaman sperm yumurtaya girer, bölünme de kaldığı yerden devam ederek embriyoyu oluşturur. İşte, yumurtada bölünmeyi başlatan malzeme, sperm tarafından getirilir. Bu nedenle de gebeliğin başlayabilmesi için, spermlerin kaliteli ve sağlıklı olması gerekir. Bu nedenledir ki, önceden spermin tedavi edilmesi gerek doğal yolla gerekse tüp bebekle çocuk olma şansını anlamlı derecede artırır.
Sperm tarafından yumurtaya taşınan ve yumurtada bölünmeyi başlatan faktörün adı SOAF (sperm-born oocyte-activating factor) yani sperm tarafından getirilen yumurta aktive edici faktördür. Sperm yumurtaya girer girmez, içindeki SOAF’ı dışarı boşaltır. SOAF ise, yumurtanın içindeki endoplazmik retikulum (ER) adı verilen keseciklerin duvarındaki kapıları açarak, içerideki kalsiyumun dışarı çıkmasını sağlar. İşte yumurtanın aktive olarak embriyoyu oluşturması, bu kalsiyumlar sayesinde olur. Eğer yeterli kalsiyum dışarı çıkmazsa, gebelik de gerçekleşmez.
ER üzerindeki kapıların açılabilmesi için SOAF’ın öncelikle bu kapıların kilidini açması gerekir. Kapıların kilidi yani reseptörleri inositol 1,4,5-trisphosphate receptor (IP3R) adlı bir maddeden yapılmıştır. SOAF önce IP3R’ye bağlanarak onu yıkar ve ancak ondan sonra kapılar açılarak kalsiyum dışarı boşalır. İşte bu nedenle de SOAF’a IP3R yıkıcı anlamında sperme özgü phospholipaz-C (PLC) adı da verilir.
Zaten tüp bebekte en önemli sorun, yumurtanın aktive olup olmamasıdır. Yani yumurta aktive edici faktör SOAF ya da diğer adıyla sperme özgü PLC, sağlıklı biçimde yumurtada bölünmeyi başlatabilmeli. Daha önceki ROSI denemelerinde bu faktör yeterli çalışmamaktaydı ve bu yüzden de yumurta bölünerek embriyoyu oluşturamıyordu. Ancak yeni çalışmalar, eğer sperm önce dondurulur arkasından da çözülürse SOAF’ın daha sağlıklı çalıştığını ve yumurtanın içinde kalsiyum salınımının daha fazla olduğunu ortaya koydu. Önceki çalışmalarda genellikle taze hücreler kullanıldığı için dondurma-çözme işleminin etkisi bilinmiyordu. Oysa şimdi bunun faydası olduğu anlaşıldı. Dondurulup-çözüldükten sonra henüz kuyruğunu çıkarmamış yuvarlak spermatidler yumurta içerisine verilirse, yani tüp bebek yapılırsa, kalsiyum salınımı daha güçlü olmakta, embriyo gelişimi de daha fazla görülmekteydi.
Netice olarak, eğer tüp bebekte kuyruğunu çıkarmamış yuvarlak sperm hücreleriyle ROSI yapılması denenecekse, tüp bebek yapılmadan önce bu hücrelerin dondurulup saklanması, daha sonra çözülmesi embriyo gelişimini kolaylaştırıp, gebelik şansını artırabilir.
Dr. Kaan AYDOS