Kısırlık nedeniyle tetkiklere önce sperm tahlili yapılarak başlanılır. Çünkü hiç sperm çıkmaması ya da içinde üreme hücresi bulunmaması veya şekil bozukluğu göstermesi gibi değişik nedenler karşısında uygulanacak tedavi yöntemleri de belirgin farklılık gösterir.
Sperm tahlili en az 2 kez, 2 hafta arayla tekrarlanmalıdır. Yakın zamanda ateşli bir hastalık geçirilmişse, testin 2 ay sonra tekrarlanması gerekir. Sperm tahlili yapılmadan önceki 3 gün içerisinde cinsel ilişkide bulunulmamalıdır (cinsel perhiz). Bu süre bir haftayı geçmemek kaydıyla daha fazla olabilir, ama az olmamalıdır. Yine de cinsel perhizin kaç gün olduğu mutlaka belirtilmelidir.
Meninin laboratuvarda verilmesi doğrudur. Eğer böyle yapılamıyorsa kişi dışarıda, örneğin evde meni çıkarır ve kendine verilen özel kap içinde veya temiz bir cam bardak içerisinde laboratuvara dışarıdan da getirebilir. Ama meninin en çok 30 dakika içerisinde laboratuvara ulaştırılması gerekir. Sperm masturbasyonla verilir. Bu sırada sabun kullanılmaması gerekir, çünkü hücrelerin canlılığını bozar. Masturbasyonla meni veremeyen kişilerde, özel prezervatifler takılarak yapılan cinsel ilişki sırasında prezervatifin içinde toplanan meni de kullanılabilir. Sperm tahlilinde genel olarak şunlara bakılır:
- Miktarı: Normalde 2-5 ml’dir. Pratik olarak normal bir erkeğin bir seferde bir tatlı kaşığından fazla meni çıkarması gerekir. Daha az çıkarıyorsa meni kanallarında bir tıkanıklıktan ya da hormon eksikliğinden şüphe edilir. Fazla çıkması da sorun yaratabilir. Çünkü sperm çok fazla dilüe olursa kadında yumurtayı dölleyecek yeterli yoğunlukta hücre sağlanamaz.
- Reaksiyonu: Normal semen pH değeri 7.2-8.0 arasındadır, yani alkali. Asit karakterdeki sperm bir tıkanıklık ya da doğuştan sperm taşıyan kanalların gelişmediğini gösterir.
- Renk: Meninin kendine has beyaz-opak bir rengi vardır. Sarı-yeşil olması iltihabı, kırmızı olması ise kanamayı akla getirir.
- Sperm sayısı: En önemli parametrelerdendir. Normalde meninin 1 ml’sinde 15 milyon’dan fazla olgun sperm hücresi (spermatozoa) bulunmalıdır. Daha az sayıda olmasına oligozoospermi denilir ve bir kısırlık nedenidir. Menide hiç sperm bulunmamasına ise azoospermi adı verilir. Azoospermide kanallarda bir tıkanıklık, testislerin yeterli çalışmaması ya da meninin mesaneye geri kaçması durumları söz konusu olabilir.
- Hareketlilik ya da canlılık: Her 100 spermin en az 32 tanesinin (%32’sinin) ileri hareket etmesi gerekir. Daha az sayıda hareketli spermin bulunması astenozoospermi’dir. Önceleri ileri hareket eden spermler ileri-hızlı v ileri-yavaş olmak üzere iki ayrı grup halinde değerlendirilir ve ikisinin de %25’in üzerinde olması normal kabul edilirdi. Ancak 2010 yılıda Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hızlı ya da yavaş ayırmını kaldırarak, sadece ileri doğru hareket etmesine bakılmasını yeterli buldu. Bu da %32’nin üzerinde olmalı. Hareket bozukluğunda varikosel, sperm DNA hasarları, iltihap gibi durumlar araştırılmalıdır. Hücrelerin tamamının hareketsiz olması bazen solunum yolu hastalıkları ile birlikte seyreden bir sendromun göstergesi olabilir. Metabolik ya da toksik nedenlere bağlı olmayan total hareketsiz sperm bulunması durumunda ICSI yapılmasından başka seçenek yoktur. Sperm tahlillerinde hareket görülmediği bazı olgularda testislerden alınan doku parçası içerisinde hareketli sperm bulunabilir. ICSI yapmadan önce bu hücrelerin ölü mü canlı mı oldukları özel testlerle (HOS testi, eozin boyaması gibi) araştırılmalıdır.
- Morfoloji ya da şekil bozukluğu: Normalde sperm hücrelerinin belirli bir miktarı normal şekilde olmalıdır. Belirli ölçülerde başı ve kuyruğu bulunmalı. Baş düzgün-oval olmalıdır. Çekirdek ve akrozom denilen kısımları belirli büyüklükte yer kaplamalıdırlar. Normalde spermlerin en az %4’ü normal şekilde olmalı (>%3-4). Yüksek miktarda şekli bozuk sperm hücresi bulunması durumunda, kadının gebe kalma şansı önemli ölçüde azalır. Şekil bozukluğu olan spermlerin yumurtayı dölleyememe nedenlerinin başında sperm DNA hasarları gelir. Önce bu tedavi edilmelidir. Düzelmemesi durumunda testislerden alınan spermlerle tüp bebeğe geçilir. Testislerde şekli normal ve DNA hasarı düşük spermler bulunabilir. Her ne kadar ICSI sırasında şekli en düzgün olan hücrenin kullanılması başarıyı artırsa da, DNA hasar oranı yüksekse spermlerin sadece gözle seçilmesi yeterli olmayabilir. Bu nedenle önce DNA hasar oranını düşürecek tedavi verilmesi ve daha sonra tüp bebeğe geçilmesi idealdir.
- Sperm DNA hasar analizi: Son yıllarda önem daha iyi anlaşılmıştır. Spermlerin %15-20’sinden daha fazlası hasarlı olan olgularda gebelik oranları anlamlı ölçüde düşer. İster doğal yolla gebelik beklensin isterse tüp bebeğe geçilecek olsun, mutlaka spermlerin DNA hasarı yönünden değerlendirilmesi önerilir.
- Sperm Apopitozu: Erken sperm yaşlanması olarak da tanımlanabilecek bu durumda, klasik sperm değerleri normal de olsa erken yaşlanma yoluna girmiş spermlerin dölleme kapasiteleri düşük kalır. Böyle spermlerin DNA hasar oranları da yüksektir.
- Semende ROS tayini: Bazı durumlar spermlerde serbest oksijen radikalleri (ROS) adı verilen moleküllerin artmasına neden olur. Bunlar spermin genetik malzemesinde (DNA) önemli bozulmalara neden olur. Her ROS artımı spermde bozukluk yapmayabileceği için, DNA hasarı ve ROS tayinlerinin birlikte yapılması, tedavinin planlanmasında yararlı olacaktır. Oksidasyon redüksiyon potansiyeli ölçümü (ORP) bu amaçla kullanılan bir yöntemdir.
- Azoospermi olgularında testislerde sperm üretimi olup olmadığını değerlendirecek spermatogenez markırları (ESX1, TEW101, Lim15 ve PCNA) ve Haploid spermlerin varlığının araştırması.
- Yukarıda sayılan parametrelere ilaveten bazen başka özel hususların da değerlendirilmesi istenilebilir.