MİKROPLASTİKLER KISIRLIK NEDENİ OLABİLİR

Mayıs 21, 2022
Off

Dayanıklı, hafif ve ekonomik olmaları nedeniyle plastikler o derece günlük hayatımıza girdiler ki, adeta bir plastik denizinde yüzdüğümüzü söyleyebiliriz. Her yıl milyonlarca ton plastik atık üretir olduk. Bardaktan saklama kaplarına, borudan tekstil ürünlerine kadar her yerde plastik ürünlere rastlamak mümkün. Hatta sabun, şampuan, diş macunu, kremler gibi kozmetik ürünler de bile plastik katkı maddeleri bulunmakta. Mutfak eşyaları, deterjanlar ve kumaşların yapısında bulunmaları nedeniyle her yıkamada atık suyla beraber havaya, toprağa bolca plastik artıklar yayıyoruz. Sahillerde gözle görebildiğimiz şişeler ve poşetler bir yana, asıl tehlike gözle seçilmeyecek kadar küçük partiküllerden geliyor. Mikroplastikler dediğimiz bu parçacıklar, plastiklerin doğada yıkılmasıyla oluşmakta. Suya ve bitkilerin yapısına karışmaları neticesinde de farkında olmadan her gün bunları vücudumuza sokmaktayız. Her kağıt bardakta kahve içtiğimizde 25 bin plastik parçacığı da beraberinde aldığımızı düşünebiliyor musunuz? Sadece sindirim sisteminden değil, soluduğumuz havadan ve cilt üzerinden de mikorplastikler vücuda girebilir.

Mikroplastiklerin en ciddi tehlikesi üreme sisteminde yol açtığı hasarlardır. Çok sayıda bilimsel araştırma, bisfenol gibi plastik ürünlerin hormon salgısında düzensizlik, testis yapısında deformasyon, destek hücrelerinde hasar, sperm üretiminde de ciddi bozulma yaptığını göstermekte. Özellikle oksidatif stres yoluyla sebep oldukları DNA hasarları ve takibinde spermlerin ölümü kısırlık için ciddi bir risk teşkil etmekte. Diğer yandan, mikroplastikler spermlerin genetik malzemesinde yaptıkları epigenetik değişikliklerle gebelik kayıpları ve yeni doğan hastalıklarına yatkınlık da yaratabilmekte. Amerika Birleşik Devletleri’nde Illinois üniversitesinden bir grup araştırıcı, DEHP olarak bilinen fitalat grubu bir plastik ürünü ile beslenen gebe farelerin yavrularında testosteron hormonunun az salgılandığını ve sperm üretiminin anlamlı derecede bozulduğunu gösterdiler. İlginç olanı, bu yavrular daha sonra normal de beslense, ikinci kuşak yavrularda benzer gelişim anomalilerinin ortaya çıktığı görüldü. Yani plastik ürünlerinin verdiği zarar spermler yoluyla ileriki kuşaklara da aktarılabilmekte. Araştırıcılar, günümüzde görülen sperm sayısındaki düşüş ve kısırlık oranlarındaki artışı bu şekil çevresel kirliliklerin neden olduğu erken sperm yaşlanması ile ilişkilendirmekteler.

Burada sıkıntı yaratan bir diğer konu ise plastik mikro parçacıklarının kendine özgü yapısından gelmekte. Mikroplastikler sünger gibi etrafındaki her tür zararlı maddeyi içine çekebilecek bir özellik taşır. Dolayısıyla, çevrede çok az miktarda da plastik kirliliği bulunsa, bunların taşıdıkları toksik maddeler vücutta büyük yıkıma neden olabilecektir. Nitekim deneysel araştırmalar spermlerdeki bozulmanın plastik miktarından ziyade, bu parçacıkların içlerinde taşıdıkları tarım ilacı gibi kimyasal zararlı maddelerden kaynaklandığını ortaya koymuştur.

Netice olarak, günlük hayatımızda kullandığımız plastik eşyaların ne yazık ki %80 gibi büyük kısmı yıkılmadan toprakta, havada, suda birikerek ciddi bir epidemiyolojik sorun oluşturmakta. Mikroplastikler dediğimiz bu minik parçacıkların çeşitli yollarla vücuda alınması testis yapısını ve sperm üretimini bozarak kısırlığa yol açabilir. Özellikle annenin gebelik döneminde maruz kaldığı plastik kirliliğinin erkek çocuklarında yol açtığı genetik hasarlar kuşaktan kuşağa aktarılarak sonraki nesillerin de üreme başarısını azaltabilmekte. Sadece plastiğin kendisi değil, beraberinde taşıdığı toksik maddeler de sağlık için önemli bir risk oluşturmakta. Dolayısıyla, mümkün olduğunca plastik ürünlerden uzak durmaya ve plastiklerin çevre kirliliğine katkısını minimuma indirecek tedbir alınmasına elden geldiğince özen göstermeliyiz.

Bu yazı https://www.milliyet.com.tr/yazarlar sayfasında yayınlandı

Resim: https://openclipart.org/