Son 10 yıl içerisinde tüm dünyada sperm değerlerinde ciddi bir düşüş dikkat çekmekte. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 80’li yıllarda doğal yolla eşlerini gebe bırakabilen erkeklerin ortalama sperm sayıları 40 milyon/mL iken, şimdi bu sayı 15 milyona kadar düşmüş durumda. Şayet önlem almadan devam ederse ileriki nesillerde kısırlık vakalarında artışla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacak. Bilimsel araştırmalara göre genel vücut sağlığı ve sperm kalitesi üzerinde olumsuz etkide bulunabilecek faktörler arasında başlıca beslenme, obezite, sigara ve alkol alışkanlığı, madde bağımlılığı, hava kirliliği, uykusuzluk, tarım ve böcek ilaçları ile gıdalardaki katkı maddeleri ön plana çıkmakta. Bütün bu risklere karşın kişisel olarak nasıl tedbir alabiliriz?
Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir rapor en basitinden beslenme tarzını düzenlemek ve fiziksel aktivitelere ağırlık vermekle sperm kalitesinde anlamlı bir artış olacağını gösterdi. 260 erkek üzerinde yapılan bu çalışmada akdeniz diyeti alan ve oturmaktan vazgeçip daha fazla hareket edenlerde sperm sayısı, hareketi ve normal morfolojisinin 4 ay içerisinde diğerlerinden daha yüksek değerlere ulaştığı ortaya çıktı. Akdeniz diyetinden kastedilen balık, tavuk, meyve, başta yeşil yapraklı olmak sebze ile nohut, fasulye gibi baklagillerden zengin besin alınmasıdır. Bunların faydası antioksidan ve antiinflamatuvar yani iltihap hücrelerini azaltıcı etkiye sahip olmalarından kaynaklanır. Nitekim klasik yaşam tarzını süren erkeklerde spermlerin içinde yüzdüğü seminal sıvıda antioksidan miktarı düşük kalmakta, bu da oksidatif stres dediğimiz durumu yaratarak spermlerde DNA hasarını artırmaktadır. Akdeniz diyeti, içerdiği fitokimyasallar sayesinde çevresel kirliliklerin yarattığı zararları giderici etkiye de sahiptir.
Bunun aksine aşırı miktar kırmızı et, yağlı yemekler ve şeker tüketimi ile katkılı hazır atıştırmalıklar uzun sürede ciddi sağlık problemleri yaratabilir. Kanser, diyabet, metabolik hastalıklar, kalp-damar hastalıkları gibi genel vücut sağlığı üzerinde ciddi sakıncalar doğurdukları gösterilmiştir. Bunlar da neticede testislerin çalışmasını ve sperm kalitesini etkiler. Sadece spermler üzerinden değil, cinsel fonksiyonlarda sebep oldukları zayıflamayla da kısırlık nedeni olabilirler.
Diğer yandan, tarım ve hayvan besiciliğinde kullanılan katkı maddeleri ile ortama saçılan deterjan ve plastik atıkların içerisindeki östrojen benzeri kimyasallar su ve besinler yoluyla alındığında vücudun hormon dengesini değiştirerek testislerde sperm üretimini bozmakta. Özellikle anne adaylarının hamilelikleri sırasında böyle ajanlara maruz kalması doğacak çocukların ürogenital problemlere yatkınlığını artırabilir.
Benzer şekilde sedanter yaşam tarzının da üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkileri bilinmekte. Örneğin günde 4 saatten fazla oturur pozisyonda çalışan erkeklerin sperm hareketlerinin önemli derecede düştüğü gösterildi. Uzun süreli oturmanın en belirgin etkisi testislerde ısı artışına neden olmasıdır. Normalde skrotum kesesi içinde testisler vücut ısısından 3-4 derece daha soğuk ortamda çalışmasını sürdürebilir. Otururken bacakların arasında sıkışan testislerde ısının artmasıyla sperm üretimi de bozulmaya başlar. Burada hem yüksek ısının doğrudan sperm üretimini zayıflatması hem de artan oksidatif stres nedeniyle spermin enerji kaynağı olan mitokondrisinin yeterli çalışamaması söz konusudur. Enerjiden mahrum kalan spermlerin bir yandan kuyruk hareketi bozulurken diğer yandan yumurtayı delip içine girmesini sağlayacak mekanizmaları işlemez hale gelir. Neticede bu erkeklerin eşlerini gebe bırakma şansları azalır.
Netice olarak, baba olmaya niyetlenen erkeklerin en azından sağlıklı beslenmeye dikkat etmeleri ve gün içinde hafif fiziksel egzersiz yapmalarının bile sperm sağlıklarının korunmasında önemli bir fayda sağlayacağı akılda tutulmalı.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/kaan-aydos/ sayfasında yayınlandı
Resim: https://openclipart.org/