Çiftlerin çocuk sahibi olmaya niyetlenmelerinden sonra, düzenli bir cinsel yaşamları olmasına ve herhangi bir korunma da yapmamalarına rağmen 1 yıl içinde gebelik görülmemişse kısırlıktan söz edilir. Şayet kadının yaşı 35’in üzerindeyse ya da belirgin bir risk söz konusuysa bu süre 6 ayı geçmemelidir. Yani, artık sebebi ortaya çıkarmak üzere tetkik ve tedavi aşamasına gelinmiş demektir.
Kısırlık araştırmasında erkekte öncelikle bir sperm tahlili istenir. Tahlil normal de gelebilir ya da değerleri düşmüş olabilir. Sayıda azalma varsa buna oligozoospermi, hareketin zayıf olmasına astenozoospermi, sperm şekillerinde normalden fazla bozulma varsa buna da teratozoospermi diyoruz. Şayet tahlil sonucunda ölü ya da canlı hiç sperm görülmemişse azoospermi olarak adlandırılır.
Üreme çağındaki çiftlerin yaklaşık %10-15’i kısırlık endişesi ile karşı karşıya kalmakta. Genel popülasyonda ise erkeklerin %12’si bu sorunu yaşar. Bunların %80’inde sayı ve hareket bozukluğu birlikte görülür, şekilde ise bir bozulma olmaz. 40 yaşını geçen erkeklerde kısırlık yakınması daha sıktır.
Spermlerde bozulmanın bir nedeni beyinden salgılanan FSH, LH hormonlarında düşüklük ya da prolaktin hormonunda yükselme olabilir. Bazen sorun doğuştan gelen genetik eksikliklerdir. Bunlar arasında en sık rastlanılanı ise Klinefelter sendromu olarak bilinen ve normalde 1 tane bulunması gerekirken fazladan bir tane daha X kromozomu olmasıdır. Sperm üretiminden sorumlu AZFa, AZFb ve AZFc bölgesi genlerindeki eksiklikler de genetik nedenler arasında sayılabilir. Kistik fibrozis hastalığına neden olan genlerde sorun taşıyan erkeklerde sperm kanalları doğuştan gelişmeyebilir ve tahlillerde azoospermi çıkabilir. Buna “vaz agenezi” diyoruz. Her ne kadar tüp bebekle çocuk sahibi olunabilse de yeni doğanda ciddi hastalık ortaya çıkma riskine karşın mutlaka genetik danışmanlık alınmalıdır. Daha sık rastlanılan bir durum da geçirilen enfeksiyonlardır. Enfeksiyonda mikrop bulaşına bağlı testislerde hasarlanma, epididim ya da daha ileri sperm taşıyan kanallarda tıkanıklık sonucu sperm üretimi azalır ya da tamamen ortadan kalkarak azoospermi ortaya çıkabilir. Doğumdan sonra testislerin zamanında yerine inmemesi, testislerin kendi etrafında dönmesiyle kordonda dolanmaya bağlı torsiyon, ya da varikosel dediğimiz damar genişlemeleri de kısırlık yapabilir.
Bazı erkeklerde dışarı atılan meni volümü çok azalmıştır. Hatta hiç çıkmayabilir de. Prostat içindeki kistler tıkanıklık yaparak bu şekilde meni çıkışını azaltabilir. Bazen de meni mesaneye geri kaçabilir. O zaman idrar tahlilinde bol sperm hücreleri görülecektir. Tabii ki iktidar kaybı ya da peniste şekil bozuklukları nedeniyle cinsel ilişkiye girilememesi durumunda da gebelik beklenmez.
Muayene edildiği zaman yukarıda sayılan nedenlerin büyük kısmı anlaşılabilir. Gerekirse sperm tahlili dışında, hormon ölçümleri, oksidatif stres, DNA hasarları, enfeksiyon araştırması, spermatogenez belirteçleri gibi başka testlere de başvurulabilir. Bazen tanıda testis ultrasonu ve makattan yapılan transrektal ultrason yardımcı olur.
Günümüz teknolojisi ile çoğu kısırlık olgusunda neden ortaya çıkarılabiliyor. Ama ne yazık ki hepsini tedavi etmek mümkün değil. Büyük kısmı yardımcı üreme tekniklerine yönlendirilmekte. Her ne olursa olsun, tedavi edilebilecek ne varsa yapılıp, bir süre doğal yolu beklemekle de çiftlerin beşte birinde doğal yolla gebelik görebiliyoruz. Hormon eksiklikliği ve kanal tıkanıklığı olan azoospermik erkeklerde tedavi sonrasında sperm değerleri normale dönerek doğal yolla gebelik beklenebilir. Testislerden mikrocerrahi yolla sperm elde edildiği TESE, azoospermik erkeklerin ortalama olarak yarısında gebelik şansı vermekte. Son yıllarda uygulamaya giren yeni ROSI tekniği, az da olsa bir grup çift için bebek sahibi olma yolu açmıştır. Yine olmadıysa, evlat edinmek ya da koruyucu aile tercihi geri kalan tüm çiftler için evlat sahibi olabilecekleri çok değerli seçeneklerdir.
Bu yazı https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/ sayfasında yayınlandı
Resim https://openclipart.org/