Yaşam şartlarının ağırlaşması ve iş gücündeki artış yarattığı yorgunluk ve stresle bedenimiz için ciddi bir risk oluşturmakta. Diğer bütün organlarımız gibi üreme sistemimiz de bu riskten fazlasıyla payını alıyor. Bütün bunların üzerine bir de kısırlık şüphesinin eklenmesi tabloyu daha vahim hale getirmekte. Bu durum erkek üzerinde daha fazla sıkıntı yaratır çünkü tahlillerin büyük kısmında sperm değerleri normal sınırlarından daha düşük çıkar. Oysa sperm değerleri ne kadar bozuk olursa olsun, azoospermi yoksa her zaman için eşlerini gebe bırakmaları beklenebilir. Ama bir kez tahlil düşük çıktı mı artık tüm dikkatler erkeğe yönelecektir. Bu da ister istemez erkek üzerinde büyük bir baskı oluşturur. Baskı arttıkça bir kısır döngü başlar ve sperm kalitesindeki bozulma daha da fazlalaşır. Günümüz teknolojisi ile artık en ince detaylarına kadar inceleyerek spermlerdeki sorunu ortaya çıkarıp uygun bir tedavi başlayabiliyoruz. Ancak ne ilginçtir ki aynı tedavi her erkekte sonuç vermiyor. İşte, yapılan araştırmalar erkeğin içinde bulunduğu ruhsal durumun testislerin çalışmasını ve spermin kalitesini önemli ölçüde etkilediğini ortaya çıkardı.
Zaten kısırlık şüphesinin kendisi önemli bir stres kaynağı iken buna tetkikler, kontrol muayeneleri, ilaç kullanma talimatları gibi ilave uğraşlar da eklenince sıkıntı daha da artmakta. Eş olarak kendinden bekleneni verememe ve başarısızlık duygusunun yanı sıra sürecin ekonomik boyutu ise psikolojik bakımdan ayrıca yıkıcı olmakta. Tüp bebek işlemlerinin ne kadar yıpratıcı olduğunu bunu yaşayanlar gayet yakından bilir. Bütün bu sıkıntılar başta adrenalin ve kortizol olmak üzere çok sayıda kimyasalın bolca kana salgılanmasına yol açmakta. Adrenalin testisi besleyen damarlarda kan akımını azaltarak hasar yapar. Kortizolün ise sperm hücreleri ve testisler üzerindeki zararlı etkileri çoğu bilimsel araştırmada ortaya konmuş durumda. Ne kadar uzun süre bu maddelere maruz kalınırsa zararları da o kadar fazla olacaktır. Bir süre sonra hücreler canlılığını kaybeder, çalışmaları zayıflar. Stres kaynaklı kimyasalların bir diğer etkisi ise beyinden salgılanan üreme hormonlarının düzenini bozmasıdır. Bu hormonların normal fonksiyonlarını idame ettirmeleri, sağlıklı sperm üretimi için son derece önemlidir. Aksi takdirde testislerde testosteron hormonu düşer, sperm hücrelerinin besin desteği kaybolur ve neticede yumurtayı dölleme potansiyellerini yitirirler. Nitekim araştırmalar iş çevresi, yaşam şartları ve sosyal baskı yönünden sıkıntı yaşayan erkeklerde sperm sayısı, hareketi ve şeklinde yarı yarıya azalma olduğuna dikkat çekmekte. Kısırlık tanısı konması bile başlı başına sperm kalitesinde bozulma yapıcı bir etki gösterir. Yine tüp bebeğe giren erkeklerde, önceki değerlerine göre sperm tahlillerinde ciddi düşüş olduğunu görüyoruz. Oysa psikolojik testler göstermekte ki, stres skorları düşük olan erkeklerin eşleri daha kolay gebe kalabiliyor.
Aslında bütün bu olumsuzlukların bilinmesi, kısırlıkla başa çıkmada destek olacak çok önemli bir kaynağa sahip olduğumuzu da göstermekte. Üstelik bir ilaca, tahlile ya da tedavi sürecine girmeye gerek kalmaksızın. Bunun için sadece rahatlamanız ve olumlu düşünmeniz yeterli. Bu sayede vücudunuzdaki zararlı kimyasalların miktarı azalır ve testisler daha sağlıklı çalışma ortamına kavuşur. Rahatlama derken hem bedensel hem de zihinsel rahatlamadan bahsediyoruz. Stres durumunda siz farkında olmadan tüm kaslarınız kasılır. Zaman zaman gevşeme egzersizleri bu anlamda faydalı olacaktır. Zihinsel rahatlamanız ise tedavi sürecinde doktorunuza güvenerek olur. Aklınıza takılan tüm sorulara kendiniz yanıt aramaya çalışmadan doğrusunu ondan öğrenin. Böylece etraftan duyduğunuz yanlış fikirlere inanarak gereksiz endişelere kapılmazsınız. Gün içinde kendinize zaman ayırmak, hafif spor aktivitelerinde bulunmak, daha önemlisi hobilerinizle uğraşmak, kitap okumak, dost-akraba-arkadaş ziyaretleri çok önemlidir. Farklı mekanlara yapacağınız kısa geziler etrafınızda başka güzelliklerin olduğunu da hatırlatır. Ama hepsinden önemlisi, eşinizle elele verip önünüze bakmanızdır. Evet, çocuk çekirdek ailenin bir parçasıdır ama diğer parçası da sevgili eşiniz. Eşinizle birlikte birbirinize yetecek bir yaşantı kurabilirsiniz. Çocuğunuz için göstereceğiniz sevgiyi, şefkati ise hayır kurumlarında sizi bekleyen diğer çocuklarla paylaşabilirsiniz. Siz hayata gülerek bakarsanız, hayat da size güler. Şayet iç huzurunuzu yakaladıysanız, artık eşinizden gebelik haberi gelmesini de bekleyebilirsiniz.
Bu yazı https://www.cnnturk.com/saglik/ sayfasında yayınlandı
Resim: https://openclipart.org/