İnfertil bir erkek hastanın hormonal değerlendirmesinde amaç erkekte üremeyi olumsuz yönde etkileyebilecek endokrinolojik bozuklukların ortaya çıkarılması ve prognoz hakkında bilgi sahibi olmaktır. Her ne kadar erkekte reprodüktif fonksiyonlar hassas bir şekilde endokrinolojik kontrol altındaysa da, infertil erkeklerin %3’den azında primer bir hormonal etyoloji bulunur. İnfertil erkeğin rutin araştırılmasında en sık rastlanılan patoloji serum FSH’sında yükselmedir.
Normal spermatogenez varlığında FSH sekresyonu, Sertoli hücreleri tarafından üretilen inhibin hormonunun negatif feed-back inhibisyonuyla kontrol edilir. Spermatogenezin bozulduğu hastalarda daima olmasa da sıklıkla FSH yükselmiştir. Ancak, yükselmiş bir FSH düzeyi spermatogenezde önemli bir problemin göstergesi olmakla birlikte normal sınırlarda bir FSH da spermatogenezin sağlam olduğunu garanti etmez.
Komplet testiküler yetmezlikli hastalarda Leydig ve Sertoli hücrelerinin fonksiyonları yetersiz olup, bu da normal ya da düşük testosteron düzeyleri ile birlikte gonadotropinlerde yükselmeyle sonuçlanır. Gerek hipotalamik gerekse hipofizer disfonksiyonlu olgularda spermatogenez yokluğunun yanı sıra, hem serum gonadotropinleri hem de testosteron düzeyleri düşmüştür (hipogonadotropik hipogonadizim).
Gonadotropin-salgılatıcı hormon (GnRH) pulsatil tarzda salgılanır; ve bunun bir sonucu olarak gonadotropin hormonları da, özellikle LH, episodik salınım gösterirler. Bazı klinisyenler yeterli bir hormonal değerlendirmenin rutin olarak 15 dakika aralıklarla alınarak bir havuzda toplanan kan örneklerinin ölçülmesiyle yapılması gerektiğine inanırlar. Tek ölçümlerin yetersiz kalmasına rağmen, bir hastanın klinik olarak endokrinolojik durumuna tek ölçümle verilecek kararın yanlış olması oldukça nadirdir. Kan örneklerinin bir havuzda toplandıktan sonra ölçüm yapılmasına sadece tek hormon ölçümü sonuçlarının klinik ile uyuşmadığı durumlarda yapılmasını önerilir.
Erken çocukluk dönemi süresince gonadotropin ve testosteron düzeyleri düşük seyreder. 6-8 yaşından sonra LH ve FSH yükselmeye başlar. Testosteron seviyesi ise 10-12 yaşında yükselmeye başlar. Reprodüktif yaşam boyunca, gonadotropin ve testosteron seviyeleri kısmen sabit kalır. Daha sonraki yıllarda, testosteron seviyesi, özellikle serbest testosteron, düşer gonadotropin konsantrasyonu ise yükselir. İnfertil erkekte başlangıçta yapılacak endokrin değerlendirmenin içeriği konusunda fikir birliği yoktur.
Hikayede ya da fizik muayenesinde endikasyon görülen ya da sperm yoğunluğu 10 milyon/ml’nin altında olan bütün erkeklerde serum FSH ve testosteron düzeylerinin ölçülmesi önerilir, çünkü sperm yoğunluğu 10 milyon/ml’nin üzerinde olanlarda endokrin bir bozukluk nadir görülmektedir. Eğer bu başlangıç testleri bozuk çıkarsa, testosteronun tekrarı, prolaktin ve LH ölçümleri gerekir.
Ancak bazı uzmanlar bütün infertil erkeklerde endokrinolojik testlerin yapılmasının, diğerleri ise serum LH, prolaktin ve tiroid fonksiyon testlerini de içeren daha detaylı test panellerinin gerektiğine inanmaktadır. Eğer tek testosteron seviyesi düşük ya da sınırda ise ve LH yüksek değilse, sabah testosteronu ve serbest testosteron ölçümlerini önerilir, çünkü testosteronun sabah seviyesi daha yüksektir ve çelişkili olgularda ise serbest testosteron miktarı yönlendirici olur.
Eğer testosteron düşük seyrediyorsa, serum prolaktinine bakılmalı ve hipofizer MRI istenmelidir. Görme alanı bozukluğu veya şiddetli baş ağrısı SSS’nde bir tümörün varlığını düşündürür. Böyle olgularda prolaktin ölçülmelidir. Ama hipofizer tümörlerin hepsi de fonksiyonel değildirler ve serum prolaktin konsantrasyonu normal olabilir. Prolaktin salgılayan tümör bulunan erkeklerin çoğunda makroadenom vardır (1 cm’den küçük tümörler). Böyle hastalarda prolaktin seviyesi tipik olarak 50 ng/ml’nin üzerinde olup, hem gonadotropinler hem de serum testosteron düzeyleri baskılanmıştır.
İnfertil erkeklerde orta derecede prolaktin yükselmelerine (50 ng/ml’ın altında) daha sık rastlanılmakla birlikte, klinik önemleri tartışmalıdır. Bunların gonadotropin ve testosteron ölçümleri sıklıkla normal olup, SSS incelemeleri genellikle bir tümör bulunmadığını ortaya koyar.
Hafif prolaktin yükselmelerinin potansiyel nedenleri arasında stres, böbrek yetmezliği, ilaçlar, göğüs duvarı iritasyonu ve tiroid fonksiyon bozuklukları bulunur. Tecrübeler, spermatogenezde bir düzeltme sağlamadığı için hafif derecede izole hiperprolaktineminin tedavi edilmesini önerilmemektedir. Ama böyle hastalar hipofizer bir tümörün varlığını ekarte etmek için değerlendirime alınmalıdırlar.
Suboptimal semen kalitesi bulunan erkeklerde GnRH stimülasyon testi aşırı hipofizer yanıt vererek anormal çıkabilir. Ancak, GnRH testinin anormal olması tedaviyi değiştirmez. Bu nedenle, GnRH testinin rutin olarak yapılması önerilmez. Benzer şekilde, Leydig hücre fonksiyonlarını değerlendirmekte kullanılan insan koryonik gonadotropin (hCG) stimülasyon testi de rutin hormon testlerinin dışında nadiren tanısal bilgi sağlar ve klinik pratikte rutin kullanımı önerilmez.
Konjenital adrenal hiperplaziye (CAH) bağlı erkek infertilitesi çok nadirdir. Bu hastalarda erken puberte hikayesi, ailesel CAH hikayesi, epididim uçlarının erken kapanması neticesi boy kısalığı ve testiste adrenal kalıntı tümörlerine bağlı olabilecek büyüme bulunabilir. Böyle hastalarda plazma 17-hidroksiprogesteronun ölçülmesi yükseldiğini ortaya koyar.
CAH’li erkek hastalarda infertilitenin nedeni, adrenalden aşırı androjen üretimine bağlı olarak gonadotropin sekresyonunun feedback inhibisyonu ve neticede testis fonksiyonlarındaki baskılanmadır. İlginç olarak, CAH’lı çok erkek hasta fertildir. Bazı erkek infertilitesi olgularında sık olmamakla birlikte parsiyel, geç-başlangıçlı CAH bulunmuştur. Rutin olarak CAH araştırması önerilmez. Östrojen fazlalığı endojen ya da ekzojen kaynaklı olabilir.
Erkekte östradiol ölçümü, normal erkekte olduğu gibi düşük konsantrasyonlarda testin çok güvenilir sonuç vermemesi nedeniyle zorluk gösterir. Östrojen fazlalığını saptayacak bir metod olarak testosteron’un östradiol’e oranı önerilmişse de, bunun normal değerleri henüz tam olarak belirlenmiş değildir.
Östrojen fazlalıklı hastalarda sıklıkla bilateral jinekomasti, erektil fonksiyon bozukluğu ve atrofik testisler bulunur. Östrojen fazlalığının en sık rastlanılan nedenlerinden biri, yağ hücreleri testosteronu östradiole çeviren aromataz enzimi taşıdıkları için, morbid obezitedir. Östradiol normalde karaciğerden seks steroid hormon-bağlayıcı globülin (SHBG) yapımını uyarır, buda biyoaktif testosteron miktarını düşürür.
Morbid obeziteli çok hastada aynı zamanda karaciğer fonksiyon bozukluğu da bulunur ve SHBG seviyeleri baskılanmış olabilir. Serum östradiolü hafif derecede yükselmiş hastalarda genellikle normal plazma FSH, LH ve testosteron seviyeleri bulunur.
Tiroid anormalliğini gösteren klinik kanıt bulunması dışında genellikle normal olmaları nedeniyle, tiroid fonksiyonlarının çalışılmasına gerek yoktur.