Dünya genelinde bakıldığında, alkol içermeyen içecekler arasında en fazla tüketileni kahvedir. 15. yüzyılda orta-doğuda üretimi başlayan kahve, hemen arkasından ülkemizde de yayılmaya başlamış ve 1600’lü yıllarda sadece Londra’da 300’ün üzerinde kahve-evlerinin açıldığı kaydedilmiştir. Günümüzde, petrolden sonra ikinci sırada en fazla ihracatı yapılan ürün konumundadır. Son 10 yıl içerisinde de kahve tüketiminin %15 arttığı görülmekte. Bu kadar fazla kahve alışkanlığımızın olması ister istemez bunun sağlığımız üzerine etkilerini de merak konusu haline getirmekte. Özellikle üreme fonksiyonlarını ne derece etkileyeceği, çocuk sahibi olmaya niyetlenen çiftleri sürekli meşgul etmektedir.
Yaşam tarzının erkekte üreme başarısı üzerinde etkileri bilinmekte. Örneğin sigara alışkanlığı ve sanayi kirliliğinin sperm fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilediği çok sayıda araştırmada gösterildi. Bunlar arasında kahve tüketimi de ele alınmıştır. Geçtiğimiz yıllarda 28 bin erkeğin kahve tüketme alışkanlıkları ile sperm değerleri ve gebelik oranlarını karşılaştıran bilimsel yayınların genel bir değerlendirme raporu yayınlandı. Buna göre kahvenin esas etkisinin spermlerde DNA hasarı yapmasıyla ilişkili olduğu anlaşılmakta. Günde yaklaşık 3 fincanın üzerinde kahve tüketimi, hasarlı DNA taşıyan sperm oranlarını anlamlı derecede artıracaktır. Bunun yanı sıra kromozom sayılarında bozukluk olarak tanımlayabileceğimiz anöploidi riski de yükselmekte. Her 5 gebelikten birinde anöploidi geliştiği düşünülürse, bunun önemi daha iyi anlaşılır. Burada dikkat çeken bir husus, çoğu araştırma sonucunun sperm sayı ya da hareketinde bir bozulma olmayacağını göstermesidir. Dolayısıyla sadece sperm tahliline bakarak kahve tüketiminin etkilerini değerlendirmek yanlış olur, sperm kalitesini gösteren diğer tetkiklerin de yapılması bu konuda daha sağlıklı bilgi verecektir. Nitekim spermlerde DNA hasarını ölçtüğümüz çalışmalarımızda biz de bu yönde sonuçlar aldık ve DNA hasarlarını tamir eden bazı enzimlerin eksikliğinde kısırlık riskinin arttığını gösterdik. Kahve, içindeki kafein maddesiyle seminal plazmada toksik metabolitleri artırmakta, bunlar da spermlerde DNA hasarı yaratarak eşlerini gebe bırakma şansını düşürmektedir. Çünkü kafein sindirim sisteminden çok çabuk emilir ve 15-45 dakika içinde de kanda en yüksek seviyesine ulaşır. Hemen arkasından da testislere erişerek, sperm üretiminden sorumlu hücrelerin içine görebilmekte. Özellikle spermlerin temel destek kaynağı olan Sertoli hücreleri bundan daha fazla etkilenmekte ve zamanla fonksiyonu bozulmaktadır. Bir araştırmaya göre günde 4 fincandan fazla kahve tüketimi kısırlık riskini 3 kat artıracaktır.
Kahve, içindeki kafein nedeniyle sinir sistemini uyarır, düz kaslarda gevşeme ve kalp hızında artış meydana getirir. Her ne kadar kararında tüketildiğinde kalp damar sistemi ile karbonhidrat ve yağ metabolizması üzerinde koruyucu etkileri bulunsa da, aşırı tüketiminin zararlı olacağı bilinmelidir. Erkek çocuğa gebe kalan kadınların aşırı kahve tüketimlerinin ileride çocukta testis gelişimini olumsuz yönde etkilediği de gösterilmiştir. Bütün bunlar dikkate alındığında, baba olmaya niyetlenen erkeklerin aşırı kahve ve çay tüketiminden kaçınmalarının kendi sağlıkları açısından ne derece önemli olduğu anlaşılmakta.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/aile/ sayfasında yayınladı.
Resim: https://openclipart.org