Prof.Dr. Kaan AYDOS
Azoosperminin tedavisi konusunda araştırmalarımız uzun yıllardır sürmekte. Tüm amacımız, sperm tahlilinde hücre çıkmamış olan erkeklerde, tüp bebekte kullanılabilecek kalite ve sayıda canlı hücre elde etmek. Bu amaçla ilk olarak, azoospermili erkeklerde FSH hormonu kullanarak TESE ile sperm çıkma şansını artırmayı araştırdık ve gerçekten de, bir süre FSH hormonu kullanan erkeklerde mikroTESE ile sperm çıkma olasılığının, ilacı kullanmayanlara göre en az 2 kat arttığını gördük (bakınız). Ancak bu uygulamamız dışarıdan ilaç vererek yapılıyor. Acaba böyle olgularda ameliyatla çıkardığımız dokuların arasında kalmış, gözden kaçmış sperm hücrelerini de elde edebilir miyiz diye bu sefer de mikroTESE ameliyatında aldığımız dokuları laboratuvarda kollajenaz ve DNAse enzimleri ile muamele ettik. Neticede gördük ki, bu şekilde enzim ekleyerek dokular ayrıştırıldığında, sperm bulma olasılığı anlamlı derecede artıyordu. Bu tekniği uzun süre hastalarımızda uyguladık (bakınız).
Bir diğer uygulamamız ise, TESE ile çıkarılan dokuların laboratuvarda ayrıştırılması sırasında gösterilecek özenle ilgiliydi. Dokuların parçalanması için ne kadar sabırla devam edilirse, bunun sperm bulma şansını o derece artırdığını ortaya koyduk. Hiç doku parçası kalmayana kadar ayrıştırma işlemi devam ederse, bulunan sperm hücresi sayısı 2 katı artmaktaydı (bakınız). Bu nedenle halen uygulamalarımızda, saatlerce doku ayrıştırma işlemine devam etmekteyiz. Bunu yumurta toplama günü yapmak mümkün olmayacağı için, zor olgularda genellikle eşleri hazırlamadan mikroTESE yapıyoruz. Böylelikle sperm bulmak için yeteri kadar uzun zamanımız olmakta.
Asıl sorun, ilk TESE ile sperm çıkmayan hastalarda ikinci kez TESE yapmaya karar verdiğimizde sperm çıkıp çıkmayacağını önceden anlayabilmektir. Bunun için bir grup olguda, başarısız geçen ilk TESE denemesinden 6 ay sonra yeniden ameliyatla sperm aradık ve gördük ki bunların beşte ikisinde (%40) sperm çıkabilmekte (bakınız). İlerleyen denemelerimizde, bu altı aylık sürede ilaç kullanarak sperm yapımını uyardık ve neticede sperm elde etme oranlarının arttığını gözlemledik. Ancak burada tedaviye uygun hasta seçimi önemlidir. Benzer tedaviler dünyada başka merkezlerde de başarıyla kullanılmakta (bakınız). Özellikle hipogonadotropik hipogonadizm olan, yani beyinden yetersiz hormon salgılanmasına bağlı azoospermisi bulunan erkeklerde son derece başarılı sonuçlar elde edildiğini gözlemledik (bakınız). Bu konuda en ideal tedavi protokolünü geliştirerek, halen uygulamaya devam etmekteyiz (bakınız).
Başarılı bir tedavi yapabilmek için, neden sperm üretiminin bozulduğunun da ortaya çıkarılması gerekir. Bu yönde de araştırmalarımız devam etmekte. Özellikle, MDR1 adı verilen ve testis içindeki hücrelerden P-glikoprotein enzimini salgılatan bir genin yetersiz çalışması neticesinde, sperm fonksiyonlarında önemli derecede bozulma olduğunu ortaya koyduk (bakınız). Daha ilginci, azoospermik olup sperm tahlillerinde hiç hücre çıkmayan erkeklerde, aslında sperm yapımının olduğu ama ADAMTS1 ve ADAMTS5 adlı enzimlerdeki eksiklik nedeniyle bunların testis içindeki tüplerden kopup da dışarı çıkamadığını bulduk (bakınız). Gerçekten de azoospermisi olanlarda bu enzimler, normal sperm çıkaran erkeklere göre 2 kat daha az salgılanmaktaydı. İleride bu enzimler ile tedavi edilen erkeklerde sperm çıkımının sağlanabileceğini düşünüyoruz. Bu konuda araştırmalarımız devam etmekte.
Diğer yandan, testis içinde spermlere enerji sağlayan mitokondri organelinin sayısında da, sperm yapımının bozulduğu azoospermili erkeklerde yaklaşık %50 düşüş bulduk. Bu azalma neticesinde, sperm üretimi için gerekli enerji yolağında görev alan PKM1, PKM2, LDHB enzimlerinin yapımı azalmaktaydı. Bu bulgularımızdan sonra, belki bozuk olan organellerin yerine konulması ile sperm kök hücrelerinin yeniden sperm yapmaya başlayabileceklerini düşünüyoruz.
Daha detaylı çalışmalarımız devam etmekte. Bunların dışında, yine azoospermi olup da TESE ile sperm çıkmayan hastalarda 88 adet geni tek tek araştırdık. Bunlar arasında 7 tanesinin çalışmasında anlamlı derecede bozulma olduğunu saptadık. Bu genlerdeki eksiklik, sitokin dediğimiz ürünlerinde azalma yapmaktaydı. Sperm üretimindeki bozulmanın bu sitokinlerdeki azalmaya bağlı olduğunu düşünüyoruz. Eğer bu enzimler dışarıdan verilirse, belki sperm yapımı da normale dönebilecektir. Bunu ilerleyen çalışmalarımızda gözlemlemeyi planlıyoruz. Daha da ilginci, adı geçen genlerdeki bozukluk, ortama FSH hormonu eklemekle düzelmekteydi. İşte, bu tedaviye cevap veren olgularda hormonal stimülasyon yapılması, azoospermili hastaların bir kısmının tedavisinde faydalı olabilir.
Üzerinde çalıştığımız bir diğer konu ise, neden hormon tedavisi yaptığımız hastaların bazılarında sonuç alamadığımız üzerine. Burada da, hormonların reseptörlerinde bir bozukluk olduğunu gösterdik. Eğer bunu klinik uygulamaya sokabilirsek, tedaviden fayda görmeyecek erkeklere gereksiz yere hormon verilmesi de önlenmiş olacaktır. Bu konuda yapılmış yayınlar mevcuttur (bakınız).
Azoospermi hastalarında en önemli konu, TESE işlemi ile testislerde sperm çıkıp çıkmayacağının, önceden anlaşılmasıdır. Bunun üzerinde de çalışmaktayız. Geniş bir hasta serisinde yaptığımız araştırmanın sonuçları, ejakulat analizinde DAZ ve PRM2 gen ürünlerinin yüksek olması durumunda, TESE ile sperm çıkma şansının önemli derecede arttığını ortaya koydu. Gerçekten de bu belirteçlerin üçte bire kadar az çıkması durumunda, TESE ile olgun sperm çıkma olasılığı da düşmekteydi. Şimdiki uygulamamızda bu işlemi, ejakulatın FISH boyamasında haploid hücre çıkmasına bakarak yapıyoruz. Bu konuda da dünyada önemli ilerlemeler kaydedildi (bakınız). Hatta haploid hücrelerin de tüp bebekte sonuç vereceği gösterildi (bakınız).
Azoospermi üzerinde araştırmalarımız yoğun biçimde sürmekte. Önemli olan bunların klinik pratikte kullanılabilir hale gelmesi. Bir kısmı henüz araştırma safhasında olan çalışmalarımızdan aldığımız sonuçlar ilerisi için oldukça umut vadediyor. Özellikle kök hücre konusunda tüm dünyanın geniş araştırmalar yaptığı günümüzde kendi sonuçlarımızı da eklediğimizde, yakın bir gelecekte önemli adımlar atılacağı kanısındayız. Bu çalışmaların yapılmasında emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Azoospermi konusunda daha detaylı bilgileri web sitesinde bulabilirsiniz (bakınız). Güncel gelişmeleri ise HABERLER ve ARŞiV sayfalarından takip edebilirsiniz.