Geçtiğimiz günlerde henüz olgunlaşmamış öncü sperm hücreleri ile de gebeliğin gerçekleşebileceğini 2 olguda gördük. Daha önce Japonya’da yuvarlak sperm hücresi kullanılarak sağlıklı doğumların olduğu haberi büyük ilgi uyandırmıştı. Benzer teknik artık Ankara’da da uygulanmakta. Tekniğin temeli, kuyruk gelişimi henüz başlamamış sperm serisi öncü hücrelerin bir takım işlemlerden geçirildikten sonra yumurtaya enjekte edilmesi ve bu sırada elektrik akımı ile aktive edilmesine dayanmakta. Ancak burada en önemli husus, kullanılacak sperm serisi hücrelerin belli bir genetik olgunluk aşamasında olması. Yani mayoz bölünme dediğimiz evreyi geçerek haploid özellik kazanmış olmalı. Henüz haploid hücre seçimi gözle yapıldığı için, her zaman uygun hücre rastlamayabiliyor. Bu nedenle de olguların ancak bir kısmında gebelik sağlanabildi. Bunun en güvenilir şekli, daha önceden testislerde haploid hücre geliştiğinin ve bunların da kuyruk çıkarma aşamasına geldiğinin testlerle ortaya konması. Kuyruklu spermlerin hem başarı şansı yüksektir hem de embriyo sağlığı bakımından bir risk taşımazlar. Bu konuda yaptığımız çalışmalar neticesi, artık haploid evreye girmiş hücreleri seminal sıvıda bazı markırlara bakarak anlayabilmekteyiz. Hatta bir süre tedavi verdiğimizde haploid hücre gelişimini de artırabiliyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda, gonadotropin tedavisi alan azoospermik erkeklerde ejakulatta PCNA adlı markırın artması durumunda TESE ile olgun sperm bulma şansının da artacağı gösterilmişti. Bizim gözlemlerimiz de bu yönde oldu ve artık azoospermik erkeklerde TESE öncesinde bu ve benzer markırlara bakarak tüp bebeğe geçip geçmemeye karar vermekteyiz. Bunun faydası, umutsuz olgularda boşuna tüp bebeğe başlanmaması olmuştur. Ama markırların olumlu gelmesi durumundaysa, çocuk sahibi olma şansı kaçırılmamakta.
Öncü sperm hücrelerinin kullanımı umutsuz bir kısım çift için büyük fırsat. Ancak olgun spermlere oranla gebelik şansları oldukça düşük kalmakta. O nedenle azosperminin tedavisinde ilk hedef, testislerde kuyruğu olan olgun sperm oluşması için uğraşmak olmalı. Önce hormonal ya da metabolik tedavilerle testisler beslenmeli, arkasından TESE’ye geçilmeli. Bu sırada da belli aralıklarla markırlara bakılarak sperm üretiminin hangi seviyeye geldiği anlaşılıp, ondan sonra TESE ve tüp bebek için hazırlanmalı. İşte o zaman TESE ile olgun sperm de bulunabilir, bulunamasa bile tedavi almış öncü spermler kullanılacağı için gebelik başarısı da artabilir.
Ancak hemen belirteyim ki bu gelişmeler henüz araştırma safhasında. Öncü sperm hücreleri ile kimlerde sonuç alacağımızı gösterecek elimizde kesin bir yöntem yok. Sadece bir dereceye kadar tahmin edebiliyoruz. Kendi tecrübelerim, erkeğin bir süre hazırlanması ve testislerde sperm üretiminin bazı testlerle önceden ortaya konmasının başarıyı artıracağı yönünde. Buna göre önce testislerde sperm kök hücrelerinin genetik olarak sağlıklı olduğu testlerle anlaşılır. Arkasından uygun bir protokolle sperm üretimi uyarılır. Son aşamada da ejakulatta bazı belirteçlere bakarak, tedavinin hangi aşamaya geldiği anlaşılmalı. Şayet yeterli kalitede hücre oluştuğunu anlarsak işte o zaman TESE ile sperm aranmasına geçilmeli. Çok yönlü mikroTESE metodu kullanılarak alınan doku örneklerinde öncelikle olgun sperm aranır, olgun sperm çıkmaması durumunda bazı markırlara bakarak öncü sperm hücrelerinin bulunduğundan emin olunur. Bu sırada TESE materyali dondurulup saklanır, mayoz bölünmesini tamamlamış haploid hücre varsa eşi hazırlanarak saklı dokulardan çıkarılan öncü hücrelerle tüp bebek gerçekleştirilir. Şayet yeterli embriyo gelişirse, bunlarda genetik testler yapılarak sağlıklı olduklarının gösterilmesi de ayrıca önemli bir konudur. En doğrusu, transfer aşamasına gelindiğinde embriyo biyopsisinin çiftlerle karşılıklı olarak konuşulmasıdır. Gerçekten de bu protokolün izlenmesi daha güvenilir bir tedavi süreci sağlamakta.
Hiç kuşkusuz ilerleyen günlerde uygulama sayısı arttıkça daha güvenilir neticelere de ulaşabileceğiz. Çalışmalarımız devam etmekte. Sonuçlarını bu şekilde sosyal medyadan ve web sayfasından izleyebilirsiniz.