Evli çiftlerin yaklaşık beşte-biri çocuk sahibi olamadıklarından yakınır. Bunların da %10-15’inde azoospermi söz konusudur, yani sperm tahlillerinde ölü ya da canlı hücre görülmez. Böyle olguların az bir kısmında azoospermi kanal tıkanıklığına bağlı olup, ameliyat edilerek başarıyla sperm çıkışı sağlanabilir. Yine bir kısım olguda beyinden salgılanan FSH ve LH hormon eksikliği bulunabilir ve hormonların yerine konulması ile doğal yolla bile gebelik sağlanır. Geriye kalan erkeklerde sorun daha ciddi boyuttadır, yani testislerde sperm üretimi bozulmuştur. Bu durumda tek çözüm, mikroTESE ile testislerde sperm aranmasına kalır.
Mikro-TESE ameliyatında sperm çıkma olasılığı %10 ile %50 arasında değişir. Eğer genetik bir kusur yoksa burada belirleyici faktörlerin başında FSH hormonu gelir. FSH hormonu ne kadar yüksekse, şans da o derece düşer. Ancak FSH seviyesi ne olursa olsun, yine de testislerde sperm bulma şansı vardır. Yani FSH hormonu TESE yapılıp yapılmaması konusunda kararı etkilemez. Benzer şekilde, testislerin büyük ya da küçük olması da TESE kararını değiştirmez.
Mademki testislerde sperm üretiminin bozulduğu olgularda ilk basamak tedavi mikroTESE olmak zorunda, işte asıl sorun TESE ile sperm çıkmaması durumunda ne yapılacağıdır. TESE ile aranan, kuyruklu ve hareketli olgun sperm hücresidir. Bunların gebelik şansı, ejakulatta çıkan spermlere yakındır. Son günlerde olgun spermlerin yanı sıra henüz kuyruk gelişimini tamamlamamış yuvarlak hücrelerin, yani spermatidlerin de tüp bebekte kullanımı konusu gündeme geldi. Bu da, geçtiğimiz sene Japonya’da bir merkezde bu şekilde 14 çocuğun dünyaya getirildiği haberi ile güncellik kazandı. Oysa önceki yıllarda bu hücreler defalarca denenmiş, ancak birkaç olgu dışında kabul edilebilir bir netice elde edilememişti. Şimdiki uygulamanın farkı ise bu hücrelerin dondurulup çözüldükten sonra kullanılması ve yumurtanın elektrik akımı ile aktive edilmesine dayandırılmakta. Ancak henüz ROSI olarak tanımlanan bu uygulama ile sağlıklı bir doğumun gerçekleştiği haberi başka hiçbir merkezden gelmedi. Böyle yeniliklerin pratikte uygulamaya girmesi için sonuçlarının tekrarlanabilir olması gerekir. O nedenle de ROSI şimdilik bir tedavi müjdecisi olarak görülmemeli. En azından benzer olguların sonuçları görülene kadar beklenmesi gerekir.
ROSI tekniği ile tüp bebek yapılmasında başarıyı etkileyebilecek 2 önemli husus vardır. Birincisi, bu hücrelerin haploid dediğimiz genetik olgunlukta olduklarının gösterilmesi; ikincisi ise erkeğin önceden uygun tedavi protokolleri ile hazırlanması. Hücrelerin haploid olup olmadıkları günümüzde başlıca FISH boyaması ile anlaşılmakta. Ancak bu yöntemle hücrelerin haploid olduğu belirlense bile, boyama sırasında ölecekleri için tüp bebekte kullanılamazlar. Eğer hücreyi öldürmeden seçebilecek bir teknik geliştirilirse, işte o zaman ROSI uygulaması bir anlam kazanabilir. Şimdilik yapılabilecek olan, TESE ile çıkarılan testis dokusunun dondurularak saklanması, bir kısmında FISH boyaması ile haploid hücre bakılması, şayet haploid hücre içerdiği görülürse saklanan dokuların çözülerek tüp bebeğe geçilmesidir. Diğer yandan, TESE öncesi erkeğin 3-6 ay boyunca uygun tedavi protokolleri ile hazırlanmasının sperm kalitesini düzelttiği gösterilmiştir. Dolayısıyla bu iki uygulamanın birleştirilerek tüp bebeğe geçilmesi iyi bir yol olabilir. Benim önerim, TESE yapılmadan önce erkeğin 3-6 ay süreyle hazırlanıp arkasından mikroTESE yapılmasıdır. TESE sırasında öncelikle olgun sperm aranır. Eğer doku örneklerinde olgun sperme rastlanmaz ama yuvarlak spermatid olduğu düşünülen hücreler bulunursa, örnekler dondurularak saklanır. Daha sonra bu örnekte haploid hücre araştırması yapılır, haploid hücre bulunduğu görülürse eşi hazırlanarak ROSI tekniği ile tüp bebek gerçekleştirilir.
Her ne kadar bu protokol ideal gibi görülse de, henüz bir gebelik başarılmış değildir. Burada asıl çekince, bu hücrelerin genetik sağlığı olup, çocukta genetik bir soruna yol açıp açmayacağıdır. Bu da embriyo biyopsisi ve gerekirse gebelik sırasında amniyon sıvısının genetik araştırması ile kısmen aşılabilir. Ama yine de doğum öncesi ortaya çıkarılamayacak başka anomalilerin de gelişebilmesi mümkündür. Böyle bir uygulamadan önce bütün bu risklerin aydınlatılması ve tartışılması gerekir.
Netice olarak günümüzde testise bağlı nedenlerle sperm üretiminin bozulduğu azoospermik erkeklerin tedavisi mikroTESE ile sperm aranması ve arkasından tüp bebeğe geçilmesidir. MikroTESE’nin başarısı ise; 1) öncesinde erkeğin uygun protokollerle tedavi edilmesi ve yapılan testlerle testislerde sperm geliştiği gösterildikten sonra TESE’ye geçilmesi; 2) TESE ameliyatının ne kadar dikkatli ve geniş yapıldığına dayanır. Bütün bunlardan sonra yine de olgun sperm çıkmazsa, haploid hücre araştırması ve ROSI ile tüp bebek yapılması söz konusu olabilir.