Hemen şunu belirteyim; çok nadir bazı genetik ve fonksiyonel kusurlar dışında, evlenmeden ve çocuk olmasına niyetlenmeden çocuk olup olmayacağını söylemek mümkün değildir. Şayet amaç neticede çocuk sahibi olmak ise, bunu başarmanın farklı yolları olabilir, endişe etmeyin. Tabii ki öncelikle doğal yolla olması beklenir. Olmazsa tüp bebek önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Geri kalanları için de evlat edinmek gibi alternatif yollar bulunmakta. Ama istenen mutlaka doğal yolla çocuk olması ise, bunu her zaman başaramayabiliriz.
Evlendikten sonra hiç bir şey yapmadan 1 yıl beklenilirse, her yüz çiftten 85’inin doğal yolla çocuğu olur. Geri kalan %15 içinse, önceden bazı tedbirler alınarak bu şans artabilir. Nasıl tedbirler alınabilir? Bunların başında varikosel gelir. Çok büyük bir varikosel varsa, önceden onarılması durumunda ileride sperm değerlerinde bozulmanın da önüne geçilebilir. Ancak bunun için muayene sırasında fark edilebilmesi gerekir. Sadece ultrason Doppler yöntemi ile saptanan varikosellerin, bazı istisnalar dışında klinikte bir anlamı yoktur. Testiste ağrı olması ya da dışarıdan bakıldığında genişlemiş damar kıvrımlarının fark edilmesi durumunda varikosel muayenesi önerilir. Günümüzde mikrocerrahi teknikle yapılacak varikosel ameliyatları oldukça başarılı sonuçlar verir duruma gelmiştir.
Önceden tedavisi yapılabilecek bir diğer konu ise, hipogonadizimdir. Beyinden salgılanan seks hormonlarının düşük olmasıyla ortaya çıkan bu tabloda genel olarak beden gelişiminde, vücut yapısında ve kıl dağılımında karakteristik değişiklikler dikkat çeker. Böyle olgularda eksik olan hormonların yerine konulması çok önemlidir. Bunların dışında testislerin yerinde olmaması ya da kasıkta ele gelmesi, araştırılması gereken bir durumdur.
Doğal yolla çocuk olmasının birinci koşulu, hiç kuşkusuz sağlıklı bir cinsel ilişkiyi gerektirir. Burada söz konusu olan, penisin yeterli ilişkiye müsaade edecek şekilde normal bir yapıda ve sertleşme kapasitesinde olmasıdır. Beraberinde, vajen içinde meninin depolanmasını sağlayacak bir meni çıkışı da eşlik etmeli. Çok az ya da hiç meni gelmemesi, ileriye yönelik tedbirlerin alınması bakımından önemlidir.
Bunların dışında yaşam tarzı ve beslenme konularında da bazı hususlarda dikkatli olunması, gerekiyorsa uygun tedbirlerin alınması, ileride özellikle oksidatif stres ve DNA hasarlarının gelişerek gebelik şansını azaltmasını önleyebilir. Özellikle sigara, elektromanyetik dalgalara maruziyet, kimyasal zararlı maddelerle yakın temas, aşırı sportif faaliyetler, madde alışkanlığı gibi durumlardan kaçınmaya dikkat edilmelidir. Erkekte ileri yaş, kadında olduğu gibi baba olma potansiyelini tamamen ortadan kaldırmaz ama bir miktar azaltabilir. O nedenle fazla beklememekte fayda var.
Bir diğer kişisel önerim ise, evlenmeden önce sperm tahlili yapılmamasıdır. Çok gerekli bir zorunluluk bulunmuyorsa, sperm tahlilinin çocuk olup olmayacağı konusunda kesin bir belirleyici yardımı olmaz. Sperm değerleri düşük de olsa, yine de gebe bırakabilir. Yukarıda bahsettiğimiz belirli durumlar yoksa, önceden sperm değerlerini normale getirelim şeklinde bir beklentiye girilmemelidir. Çünkü tedavi ile sperm değerleri her zaman yükselmeyebilir. Oysa böyle bir durumda da çocuk olabilecekken, endişeye düşülmesi ve evliliğin sorgulanması gereksiz akıl karışıklığı yaratacaktır. Azoospermi de bile TESE ile sperm çıkarak kısa sürede baba olunabilir. Hatta son yıllarda ROSI tekniği ile de gebelik olabileceği gösterildi. Böyle iken, önceden azoospermi olduğunu öğrenip ümitsizliğe kapılmak, son derece yanlış bir yaklaşımdır. Tüm seçeneklerin tükendiği durumlarda bile, evlat edinerek mutlu ve huzurlu bir yaşam süren çok sayıda aile var.
Netice olarak, çocuk sahibi olma endişesi kadın ve erkeği birlikte ilgilendiren bir konudur ve yine birlikte el ele verilerek üstesinden gelinebilir. Burada sevgi, karşılıklı anlayış ve destek tedavinin temeli olarak kabul edilmeli.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/aile/ sayfasında yayınlandı.