Azoospermi olgularının büyük kısmı, testislerde sperm üretiminde azalmaya bağlıdır. MikroTESE yöntemi bu erkeklerin baba olması için büyük şans olmuştur. En azından olguların üçte birinde testislerde olgun sperm çıkıp, tüp bebekle çocuk sahibi olunabilir. Böyle erkeklerde sperm üretiminin neden bozulduğu üzerinde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Çalışmalardan elde edilen her sonuç, azoospermi tedavisi için yeni bir umut demektir. Biz de azoospermi etiyolojisini aydınlatmaya yönelik araştırmalarımızı yoğun şekilde sürdürmekteyiz. Bunlardan, geçtiğimiz sene Andrologia dergisinde yayınlanan bir çalışmamızda, testislerde sperm üretimine destek sağlayan yapılarda ortaya çıkan defektlerin bir kısmından sorumlu bazı genlerin varlığını gösterdik.
Testiste sperm üretimi seminifer tubül dediğimiz çok ince kanalcıklar içerisinde gerçekleşir. Uç uca eklesek yaklaşık 250 metre uzunluğa erişen bu kanalcıklar içerisinde saate yaklaşık bir milyon civarında sperm üretimi yapılmaktadır. Kanalcıkların duvarında en dışta bazal membran adı verilen bir zar bulunur. Bu zarın üzerinde sperm hücrelerini doğuran kök hücreler dizilidir. Kök hücresinden çıkan sperm hücreleri olgunlaşırken de dış ortamdan zarar görmesin diye dört bir yanından koruma altına alınmıştır. Bu koruma ise Sertoli hücreleri adını verdiğimiz bir grup hücrenin kontrolü altında gerçekleşir. İki Sertoli hücresi sıkı sıkıya birbirine tutunarak aralarına genç spermleri alır ve olgunlaşıncaya kadar da onları besler ve korur. Ancak Sertoli hücreleri arasındaki bu sıkı ilişki bozulursa sperm hücreleri de bu destekten mahrum kalarak ölür. İşte, Ankara Üniversitesi’nde bir grup bilim insanı ile birlikte yaptığımız araştırmalarımız ZO-1, occludin ve claudin-11 adlı genlerin çalışmasındaki yetersizliğin Sertoli hücreleri arasındaki ilişkiyi bozarak sperm üretimini engellediğini ortaya çıkardı. Bu genlerin yetersiz kalması durumunda bir yandan bazal membran parçalanmakta diğer yandan Sertoli hücreleri birbirinden uzaklaşarak sperm hücreleri üzerindeki destekleri kalkmakta. Tek besin kaynakları olan Sertoli hücrelerinin desteğinin ortadan kalkması ile de sperm hücreleri sağlığını kaybeder ve bir süre sonra da ölür.
Bu genlerin neden normal çalışamadıklarını henüz bilmiyoruz. Ama doğuştan gelen bir bozulma söz konusu olabileceği gibi, sigara, iltihap hücreleri ve çevresel toksinler gibi çok sayıda faktörün oksidatif stres yaratarak böyle bir hasar meydana getirmiş olması da mümkündür. Genlerin yapısını etkileyen kalıcı bir hasar gelişmişse bunu tedavi edemeyiz. Ancak mevcut hücrelerin çalışmasını destekleyerek kalitelerini artırıp, bazı özel teknikleri kullanarak tüp bebek yapılabilir. Ama sorun sonradan gelişen metabolik bozukluklardan kaynaklanıyorsa, bu yönde bir tedavi sonuç verebilir. Geçtiğimiz sene Nobel ödülü alan ve son yılların en önemli buluşu olarak kabul edilen CRISPR-Cas9 teknolojisi, bozuk gen dizilerinin kesilerek çıkarılması ve yerine yenilerinin eklenmesine olanak veren bir yöntemdir. Belki böyle bir uygulama, yukarıda tanımladığımız genlerin de tedavisinde bir fırsat yaratabilir.
Proje ekibi olarak çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçların, azoospermi tedavisinde önemli bir basamak oluşturacağı inancındayız. Böylelikle, kısırlık nedeniyle tedavi arayışına giren bir grup çiftin daha çocuk sahibi olma hayalleri gerçekleşebilecektir.
Bu yazı https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/ sayfasında yayınlandı