Yapay zekâ, insan beyninin yapamayacağı hesaplamaları yaparak çok sayıda seçeneği değerlendirip, kısa sürede en verimli sonuca ulaşmak anlamına gelir. Örneğin uzun sayıları akıldan çarpamayız, ama hesap makinesi bunu saniyeler içinde yapar. İşte hesap makinesi de bir yapay zekâ örneğidir. Ya da aradığımız bir ürünün hangi mağazada bulunduğunu akıldan bilemeyiz, oysa Google bunu anında bize söyleyebilir. Yapay zekânın aslı, farklı programlarla yüklenmiş, gelişmiş bir bilgisayar sistemidir. Bir bakıma insan beyninin bir taklidi diyebiliriz. Beynimizde nöron olarak adlandırılan yaklaşık 100 milyar hücre bulunur. Her bir nöron da dendrit denilen uzantılarla diğer 10 bin hücreye bağlanır. Neticede potansiyel olarak 1000 trilyon bağlantı oluşur. Anılarımız ya da yeni karşılaştığımız olaylar bu bağlantılar arasında aynen bir nakış gibi sürekli işlenir. Bilgisayarın da devreleri arasında bağlantılar vardır, buna yapay sinir sistemi, artificial neural network (ANN) diyebiliriz ve saniyede yaklaşık 40 bin trilyon işlem yapabilir, beynimizden çok daha fazla ve hızlı. Bir bakıma insan zekâsının çok daha kapasiteli bir benzeri gibi çalışır.
İnsan beyni tüm hastalıkları hafızasında tutamaz, tutsa bile anında hatırlayamaz. Oysa sadece üreme sistemi ve bozuklukları konusunda ciltlerce kitap yazılmıştır. Bir kişinin bunları okuyup, istendiği zaman hatırlaması olanaksızdır. İşte bilgisayarlar bu durumda bütün kitapları değerlendirir ve arasından gerekli olan bilgiyi bularak saniyeler içinde bize sunar. Bu özelliğinden faydalanarak da son yıllarda bilgisayarlar hastalıkların teşhis edilmesi ve tedavinin belirlenmesinde kullanılmaya başlandı. Biz buna “yapay zekâ” diyoruz. Biraz hayal gücümüzü kullanarak, yapay zekânın nasıl işleyeceğini gözümüzde canlandıralım: Tek yapmanız gereken, cep telefonunuza indireceğiniz bir programdaki formu doldurmanız. Buna göre sizden bazı tahliller isteyecek. Onları da yüklediğinizde ekranda durumunuz ve tedaviniz ile ilgili bilgileri tüm ayrıntılarıyla bulabileceksiniz.
Yapay zekânın çalışması için önce hasta ile ilgili verilerin girilmesi gerekir. Kısırlık şüphesi olan biri için yaş, kilosu, boyu, içinde bulunduğu çevre, yaşam tarzı, alışkanlıkları, bedensel özellikleri gibi çok sayıda bilgi yüklenir. Bu bilgilerin bile değerlendirilmesi ile sperm değerleri hakkında oldukça güvenilir sonuç veren algoritmalar yapılmıştır. Dahası, cep telefonuna bağlanan küçük bir kamera ile kişi evde kendisi bile sperminin görüntüsünü bilgisayara göndererek değerlendirtebilmekte. Bunun da sonucuna bakarak ejakulatta çinko, leptin, früktoz, protein içeriği gibi sperm kalitesi ile ilgili çok sayıda parametreyi belirlemek artık hayal değil. Yapılan çalışmalar büyük oranda güvenilir sonuçlar vermekte. Klinik verilere dayanarak genetik bozuklukları saptamak ya da TESE ile testislerde sperm çıkıp çıkmayacağı konusunda önceden tahminde bulunmak da yapay zekâ için çok zor değil. Artık bir damla kandan tüm gen haritasını çıkarıp, buradan kişinin hastalığının tanısını koymak da mümkün (Genome informatics). Hatta tüp bebekte en sağlıklı embriyo da yapay zekâ ile seçilmeye çalışılmakta.
Hiç kuşkusuz bugün için kısırlık sorununun tamamen yapay zekânın eline bırakılması söz konusu değil. Hangi verilerin girileceğinin belirlenmesi ve bunları işleyecek programların yapılması için daha vakit var. Ama şu da bir geçek ki insanın doğal zekâsının yetersiz kaldığı yerde yapay bir yardımcısının devreye girmesi hem işleri çok kolaylaştıracak hem de verimliliği artıracaktır. Şunu da unutmayalım, yapay zekâ bir makinedir ve yapılması, bakımı, onarımı hatta imha edilmesi yine insanın elinde olacak.
Bu yazı Hürriyet Aile Sayfasında yayınlamıştır: http://www.hurriyetaile.com/yazarlar/kaan-aydos/kisirlik-tedavisinin-gelecegi-yapay-zeka_7138.html
Resim: http://clipart-library.com/openclipart.html