Gebeliğin oluşabilmesi için 2 önemli koşul vardır. Birincisi sperm hücresinin kaliteli beslenmesi ve ikincisi spermin yumurtayı çevreleyen ve zona pellusida adı verilen zarları eriterek, içine girebilmesi. Sperm hücresinin besin kaynakları testis içinde Sertoli adı verilen hücreler tarafından sağlanır. Bu hücreler ne kadar verimli çalışıyorsa, FSH hormonu normal sınırlarda kalacak şekilde o kadar düşer, inhibin B hormonu da o kadar yükselir. Sperm üretimi bozuk erkeklerde FSH hormonu genellikle yükselmiştir. Bu nedenle bazı tedavi protokolleri, yüksek FSH’yı düşürme üzerine kurulmuştur.
Normal bir ilişkiden sonra spermler vajene atılır ve arkasından uterustan geçerek Fallop tüpleri adı verilen kanallara girer. Spermin yumurta ile birleşmesi de burada gerçekleşir. Sperm önce yumurtayı çevreleyen hücre kümesini (cumulus oophorus) geçer, arkasından zona pellusida adlı zarı deler. Ancak bu tabaka da geçildikten sonra yumurtaya girebilir. Gerek hücre kümesinin gerekse zona zarının geçilebilmesi için spermin baş kısmında bulunan akrozom adlı kesenin açılarak, içerisindeki enzimlerin dışarı çıkması gerekir. İşte, akrozomun normal işlev görmesi için hem sperm içindeki kalsiyum miktarının yeterli düzeyde olması hem de sperm membranının sağlam olması şarttır.
Son zamanlarda spermin bu fonksiyonlarını yerine getirebilmesinde etkili olan miyoinozitol adlı bir madde üzerinde çalışılmakta. Miyoinozitol aslında bir çeşit B vitaminidir. Spermi ve içerisindeki organelleri çevreleyen zarların yapısını güçlendirir. Bu şekilde sperm içerisine kalsiyumun girişini sağlayan kanalların kapılarını açmaya yarar. Böylece yeterli miktar kalsiyuma kavuşan sperm hücresi de akrozom reaksiyonunu gerçekleştirerek yumurtaya girebilir. Miyoinozitol aynı zamanda Sertoli hücrelerinin membranını da düzenleyerek benzer mekanizmayla spermleri beslemesini kolaylaştırır. Sertoli hücrelerinin membranlarında FSH hormonunun bağlandığı reseptörler bulunur. Miyoinozitolün FSH hormonunun hücreye bağlanmasını ve sinyallerini daha güçlü aktarmasını sağladığı düşünülmekte. Aynı şey testosteron için de geçerli.
Biraz daha detaylı bakarsak, miyoinozitolün 2 önemli enzimi aktive ettiği anlaşılır: protein kinazlar ve fosfolipaz A2. Her iki enzim de sperm ve Sertoli hücrelerinin hem yüzeyini çevreleyen membranında hem de bu hücrelerin içlerindeki organelleri saran zarlarda bir yandan kalisyumun geçmesini kolaylaştıran kanalları açarak diğer yandan da zarların yapısını sağlamlaştırarak etki gösterir. Bir diğer rolleri ise hücre içinde organellerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktır. Böylelikle Sertoli hücrelerinden spermlere daha fazla besleyici sinyal taşınırken, spermlerin içinde de kalsiyum artar. Daha güçlenen sperm de yumurtayı saran zarları kolayca geçerek içine girer ve gebeliği başlatır. Miyoinozitol’ün spermlerin enerji kaynağı olan mitokondrilerin çalışmasını artırdığı da bilinmekte (Condorelli 2012). Enerjisindeki artışla birlikte spermin hareketi de hızlanır.
Miyoinozitol laboratuvarda sperm hazırlanırken eklenirse, sperm hareketinde ve canlılığında anlamlı ölçüde artış yapmaktadır. Hatta bu sırada antioksidan etkisiyle, zararlı oksijen metabolitlerinin spermleri bozmasını da önlemektedir (Palmieri 2016). Dahası, böyle spermlerle tüp bebek yapıldığında embriyo kalitesi de daha iyi olmakta (Colazngari 2014, Rubino 2015).
Bu amaçla bir grup infertil erkekte miyoinozitol kullanılarak spermlerin durumu araştırıldı (Calogero 2015). Neticede görüldü ki, miyoinozitol sperm sayısını, hareketini ve akrozom reaksiyonunu artırmakta. Gerçekten de sperm sayısında %30, hareketinde %23, akrozom reaksiyonu geçiren sperm miktarında da %21 artış meydana gelmekteydi. Diğer yandan, kanda yüksek olan FSH hormonu da anlamlı derecede normale yaklaşmış, testosteron yükselmişti. Araştırıcılar bunu, miyoinozitolün Sertoli hücrelerinin çalışmasını hızlandırarak ve spermlerin membran yapıları ile kalsiyum içeriklerini düzelterek yaptığını düşünmekteler. Benzer şekilde miyoinozitol tedavisi gören erkeklerin sperm değerlerinde düzelme olduğu yakın tarihli başka çalışmalarda da gösterilmiştir (Oliva 2016). Miyoinozitol kullanan erkeklerde eşlerinin gebe kalma oranları, embiryo transferi başına %35 olmakta, oysa bunu kullanmayanlarda bu oran %20’de kalmaktadır (Rubino 2015).
Netice olarak, miyoinozitol sperm sağlığını düzelterek gebelik şansını artıran bir tedavi olabilir. Bu amaçla günde 2-4 gram miyoinozitol’ün en az 3 ay süreyle kullanılması önerilmekte. Kullanılan miyoinozitol preparatları genelde folik asit de içermekte. Folik asit ise sperm metabolizmasında ve enerji üretiminde rol alan önemli bir maddedir. Ancak bu tedaviden fayda görecek olguların önceden araştırılarak seçilmesi gerekir. Bu tür tedavilerin ciddi yan etkileri olacağı da akılda tutulmalı ve tedavi süresince yakın takip edilmelidir. İnozitol buğday, muz, karaciğer, kuru yemişler, kuru üzüm ve sebzelerde bulunur.