Prof.Dr. Kaan AYDOS
Ereksiyon bozukluğunun tedavisinde sildenafil sitratın klinik etkinliği bu sefer Avustralya’dan McMahon ve arkadaşları tarafından 433 erkekte araştırılmış. İlaç dozu %67 hastada 100 mg sildenafil olarak belirlenmiş. Psikojenik etyolojili olgularda sonuç anlamlı olarak daha iyi olmuş.
Radikal prostatektomi sonrası ereksiyonu bozulan olguların %33’ünde sildenafil ile düzelme sağlanırken, venöz kaçak tanısı konanlarda düzelme %80 olarak elde edilmiş.
Daha önce intrakavernöz enjeksiyon tedavisine alınmış olan ama bunda başarılı olunmamış olguların %33’ünde sildenafil ile ereksiyon başarılabilirken, intrakavernöz tedavi ile gayet yeterli ereksiyon sağlanan olguların %29’unda ise sildenafil yeterli olmamış. Dolayısıyla, daha önce intrakavernöz ilaç enjeksiyonu ile ereksiyonu normal olan olguların %43’ünde sildenafil tedavisinin etkisi daha az bulunarak, bunların da %51’i yine intrakavernöz tedavi ile devam etmeyi tercih etmiş (toplam hastaların %19’unu oluşturmakta). %32’si ise hem sildenafil hem de enjeksiyon tedavisini tercih etmiş.
Yan etkileri %53 olguda hafif, %56’sında orta, %5’inde ise şiddetli seyretmiş. %62’sinde birden fazla yan etki ortaya çıkmış, %6’sı yan etkileri nedeniyle sildenafil tedavisini bırakmış. En sık rastlanılan yan etkiler arasında yüzde kızarma (%33), baş ağrısı (%23), burun konjesyonu (%12), hazımsızlık (%10) ve baş dönmesi (%23) bildirilmiş. Yaşam kalitesi skoru erkek ve kadında %51, yaşam kalitesi ise %43 oranında anlamlı düzelme göstermiş.
Sonuç olarak sildenafilin ereksiyon bozukluğunda etkin ilk basamak oral tedavi seçeneği olduğu kanısına varılmış. Her ne kadar hastaların yarısından fazlası yan etki bildirmişse de, bunların çoğu hafif derece etkiler olup çok azı tedaviyi kestirmeyi gerektirmiştir. Intrakavernöz ilaç tedavisi görenlerin ve sildenafil ile olumlu yanıt alınanların ise yine intrakavernöz enjeksiyon tedavisine devam etme ya da sildenafil ile birlikte kullanma eyiliminde oldukları dikkat çekmekte. Ayrıca, sildenafile yanıt vermeyen ama intrakavernöz tedavi ile başarılı olan olguların varlığı da gözlenmekte. Neticede, sildenafil dönemine rağmen intrakavernöz enjeksiyon tedavisinin empotansta etkin bir seçenek olma özelliği hala devam etmektedir.