Spermatozoanın baş, orta parça ve kuyruğuna ait yapısal bozukluklar infertilite nedeni olabilir. Normal sperm kuyruğunun aksonemi ortada bir adet, etrafında ise 9 adet iki mikrotubül kompleksinin oluşturduğu silindirik bir yapıdan ibarettir. Her tubül diğerine dynein kolları ile tutunmuşlardır. Santral tubüller ise etraf tubüllere radial kollarla bağlıdır.
Spermatozoanın ultrastrüktürel bozuklukları elektronmikroskopisi ile tanımlanabilir. Dış-yoğun fibriller (outer dense fibers), mikrotubüller ve mitokondrideki defektleri bu incelemeyle ortaya konulabilir. Işık mikroskobunda bükülme ya da kıvrılma gibi ancak belirgin kuyruk anomalileri ile akrozom yokluğu tanınabilir. Mitokondri, outer dense fibers veya mikrotubüllere ait anomalilerin tespitin de ise elektron mikroskopi gerekir. Böyle defektler genellikle ileri derecede motilite azalması ya da hiç motilite olmaması ile sonuçlanır. Bu olgularda sperm canlılık testleri yapılmalıdır. Böylece ölü spermler canlı fakat hareketsiz spermlerden ayırt edileceklerdir. Sadece motilitesi hiç olmayan ya da azalmış, ama yüksek canlılık skoruna sahip hastalarda elektron mikroskopisi düşünülmelidir.
Işık mikroskobu ile sperm morfolojisi açıkça normal bulunan ama in vitro fertilizasyonda izah edilemeyen başarısızlık gözlenen olgularda da ultrastrüktürel anomaliler saptanmıştır. Canlılığı oldukça yüksek olmasına rağmen motilitesi çok düşük semen örneği bulunan hastalarda ya da bazı izah edilemeyen infertilite olgularında elektron mikroskopisi istenilebilir.
İMMOTİL SİLİA SENDROMU
Nadir, konjenital bir anomalidir. Sperm kuyruğunun aksonemine ait yapısal bir bozukluğudur. Standart 9 + 2 mikrotubül yapısından sapmalar immotil spermatozoa ile sonuçlanabilir. En sık gözlenen defekt hem iç hem de dış dynein kollarının komplet yokluğudur. Diğer bozukluk örnekleri iç ya da dış kolların ayrı ayrı yokluğunu içerir. Bazı olgularda, bütün spermatozoalar aynı defekti taşımayabilir. Aksonem elementlerinin komplet yokluğu nadirdir.
Aksonemin ultrastrüktürel bozuklukları, sıklıkla solunum yollarının siliyalarındaki aynı tür bozukluklarla birlikte görülür. Bu duruma immotil siliya sendromu ya da primer siliyar diskinezi denilir. Böyle hastalarda bronşektazi ile birlikte kronik solunum yolu enfeksiyonları sıktır. Bronşektazi ile birlikte situs inversus da eşlik ettiğinde Kartagener sendromu olarak adlandırılır ve olguların %50’sinde rastlanılır.
Kartagener sendromu otozomal resesif geçiş özelliği gösterir. Bu güne kadar yapılan çalışmalar, sorumlu genin üzerinde yerleştiği spesifik bir kromozom ortaya koyamamıştır.
İmmotil silia sendromlu hastalarda radial spoke ve mikrotubüllerin transpozisyonu gibi kuyrukta ultrastrüktürel defektler de tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu sendrom heterojen bir tablo olup, bazı spermatozoalar motilite gösterebilirler. Outer-dense fiber bozukluklarına mikrotubül anomalilerinden daha az sıklıkta rastlanılır. Bu yapıların bozukluklarında, kuyruk hareketlerinin normal olmadığı diskinetik spermatozoa gelişir.
Etyoloji genetik kaynaklı olup, çoğu olgu otozomal resesif geçiş gösterir. Sperm analizinde sperm konsantrasyonu normal olmakla birlikte, terato ve/veya astenozoospermi gözlenir. Klinik olarak sıklıkla kronik bronşit, rinit, sinüzit veya otitis media eşlik eder.
Siliyar fonksiyon bozukluğunu göstermede sakkarin testi kullanılır. Siliaların epifarenkse attıkları sakkarin hızı ölçülerek yapılır. Nazal mukozadaki siliyaların motilitelerindeki bozukluğun doğrudan gösterilmesi de mümkündür. Ejakulatta çıkan immotil spermatozoaların canlı olup olmadıkları eozin testi ile anlaşılır.
Kesin tanı sperm kuyruğunun elektronmikroskopik incelenmesi ile konulur. Serum FSH genelde normal bulunur. Kartagener sendromunda toraksın X-ışını ile incelenmesi de önerilmektedir.
Tedavisi ICSI ile yapılır. Ancak bu sırada HOS testi ile canlı spermin seçilmesi yardımcı olur.
9+0 SENDROMU
Sperm kuyruğunun bir diğer strüktürel defektidir. Santral mikrotubül çifti yoktur ve buna bağlı olarak spermatozoa motilitesi kaybolur. Nadir bir anomali olup, 1/1000 sıklığında gözlenmektedir. Kardeşler arasında gözlenmesi, genetik nedenleri düşündürmektedir. Genelde tüm spermler etkilenmişlerdir.
Tanı ve tedavi yaklaşımları immotil silia sendromuyla aynıdır.
GLOBOZOOSPERMİ
Spermiyogeneze ait yapısal bir bozukluktur. Golgi cisminin akrozom bölgesine taşınmaması sonucu gelişir. Dolayısıyla oositin fertilize olması da gerçekleşemez. Ejakulatta gözlenen spermatozoaların akrozomları bulunmayacağı için, yuvarlak başlı (globozoospermi) olarak izlenirler. Normal sperm analizi bulunan erkeklerde çok nadiren böyle spermatozoalar da gözlenebilir.
Hücre iskeletini oluşturan bir protein (calicin)’in de eksik olduğu bildirilmektedir.
Bu hastalığın iki formu bulunur. Tip I akrozom; akrozom içeriğinin komplet yokluğunu ifade eder. Hastalığın klasik formu olup, spermatozoanın insan oositini fertilize etme yeteneği bulunmaz. Tip II defekt taşıyan spermatozoa ise akrozom kalıntıları bulundurabilir ve bu nedenle oositi fertilize edebilecek bir miktar potansiyele de sahiptir.
Hastalığın kalıtımsal geçişi tam açıklanmış değildir. Her ne kadar yuvarlak başlı spermatozoalar kullanılarak yapılan ICSI ile az sayıda gebelik bildirilmişse de, çoğu deneme başarısız kalmıştır. Başarısızlıktan sorumlu olarak, fertilizasyonu takiben oositin aktive olmayıp metafaz II’de kalması sonucu gelişen erken kromozom kondensasyonu ileri sürülmektedir.
Aile fertleri arasında görüldüğü için genetik nedenlere bağlı olabileceği ileri sürülmektedir.
Tedavide tek seçenek ICSI’dir. Ama genetik defektin çocukta ortaya çıkarabileceği anomaliler yönünden dikkatli olunması ve gerekli danışmanlığın verilmesi gerekir.
ARA PARÇA (CONNECTING PIECE) ANOMALİLERİ
Semen analizinde bazen başın kuyruktan ayrıldığı ve başsız ama motil flagella bulunduğu görülebilir. Ultrastrüktürel olarak sperm kuyruğunun baş ile birleştiği yerde defektler gösterilmiş olmakla birlikte, temelinde genetik bir nedenin varlığı henüz aydınlatılmış değildir.
Her ne kadar böyle ultrastrüktürel bozuklukların tedavisi yoksa da, spermatozoa IVF/ICSI’de kullanılabilir. Ancak bazı durumlarda altta genetik bir etyoloji bulunabileceğinden, bu tedavilerin önerildiği hastalarda dikkatli olunmalıdır.